AyFm 100.5
Canlı Dinle
  • 25 Haziran 2025, Çarşamba

Yine biz, yine aynı sessizlik

Geçen gün yazdığım yazıya gelen tepkileri okudukça içim hem umutla doldu hem de daha çok burkuldu. Çünkü hâlâ kalbi atan, hâlâ vicdanı sızlayan insanlar olduğunu görmek güzeldi ama bir yandan da bu sızının neden hâlâ sadece yazılarda kaldığını sorgulamak acı vericiydi.

Bakın etrafınıza… Herkes meşgul. Kimi ekranına gömülmüş, kimi dertlerine. Kimse kimseye bakmıyor, kimse kimseyi duymuyor. Çocuklar sokakta artık sadece oynayamıyor, büyükler kapı önünde bir kahve içip iki çift laf edemiyor. Çünkü hepimizin içinde bir “yetişme” telaşı, bir “yetişememe” korkusu var. Ama neye yetişiyoruz, neye geç kalıyoruz; onu düşünen yok.

Geçen gün ormanda çıkan yangını konuşuyorduk. Bugün aynı bölgede yeni bir yangın haberi geldi. Ve evet, yine ciğerimiz yandı, yine ağaçlar sessizce düştü toprağa, yine hayvanlar kaçacak yer bulamadı. Ama biz, yine sadece üzülmekle yetindik. O meşhur cümlelerimiz hazırdı: “Çok yazık”, “İnsanlık nereye gidiyor”, “Allah sonumuzu hayır etsin”. Evet, güzel dualar ama yetmiyor artık.

Bazen düşünüyorum da biz ne zaman bu kadar alıştık? Ne zaman bir çocuğun gözyaşına alıştık? Ne zaman bir ağacın yanışını sadece izlemekle yetinir olduk? Ne zaman kendi içimize kapanıp, dışarıdaki her şeyden kendimizi sorumlu hissetmemeye başladık?

Belki de sorun tam burada: “Bana ne” demeye alışmamızda. “Beni ilgilendirmez”, “Ben ne yapabilirim ki?” cümlelerinde gizli büyük bir kayıtsızlık var. Oysa biz bir zamanlar komşusu açken tok yatamayan bir toplumduk. Şimdi kapı komşumuzun adını bile bilmiyoruz.

İçim yanıyor. Gerçek anlamıyla yanıyor. Çünkü artık sadece doğa değil, insan da yanıyor. Vicdanlar susmuş, kalpler kararmış, dilimizde sadece şikâyet var ama eylem yok. Kalem tutan elimle yazabiliyorum, konuşan dilimle dile getirebiliyorum ama artık soruyorum: Kaç kişi gerçekten hissediyor?

Ben bu yazıyı yazarken, yine bir yerlerde çocuklar bir çukurdan su içiyor olabilir, bir hayvan plastikle boğuşuyor olabilir, bir kadın sessizce korkusunu yutuyordur. Ve ben artık sadece yazmakla yetinmek istemiyorum. Sadece izlemek istemiyorum. Çünkü izledikçe içim çürüyor.

Sitemim büyük. Kendime de size de… Çünkü biz bu güzel ülkeyi, bu güzel insanları böyle kaderine terk edecek kadar yorgun değiliz. Ama nedense hep sessiziz.

Sahi, bu sessizlik daha ne kadar sürecek? 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.