Bu hafta mutfağımızda telaşlı ama bir o kadar da keyifli bir hareketlilik vardı: tarhana yapımı.
Bilen bilir, tarhana sadece bir çorba değildir; sabrın, emeğin, paylaşmanın ve geçmişten bugüne taşınan kültürün kokusudur.
Un ya da göce yoğrulur, yoğurt katılır, sebzeler doğranır… Ve sonra günlerce mayalanması beklenir. O bekleyişte aslında sadece bir hamurun değil, geçmişten geleceğe aktarılan bir hatıranın da olgunlaştığını bilirsiniz.
Kışa hazırlık telaşında yapılan tarhana, Anadolu evlerinin ortak geleneğidir. Her yörenin kendine has bir tarhanası vardır. Bizim buralarda, Aydın’da tarhananın olmazsa olmazı domates, kırmızı biber, soğan, sarımsak ve elbette tarhana otudur. Tarhana otu girince çorbamız bambaşka bir lezzete kavuşur. Hele ki içine kuru börülce de katılırsa, tadına doyum olmaz.
Bir de siz bilirsiniz mi bilmem; biz Aydın’da “gök tarhana” deriz. Tarhana yoğrulup kurutulmayı beklerken, daha tazecikken göce ve sebzelerle pişirilir. Sonra bir tabak alınır, üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür, kırmızı toz biber ve nane ile süslenir… O an çıkan lezzeti hiçbir sofrada bulamazsınız. İşte o ilk kaşık, kışa hazırlığın müjdesi gibidir.
Tarhana sadece Anadolu’nun değil, Türk kültürünün de mirasıdır. Orta Asya’da, tarım ve hayvancılığa çok elverişli olmayan topraklarda, saklanabilir gıda ihtiyacı tarhanayı ortaya çıkarmıştır. Kış aylarında et ürünleri kurutulurken, süt yoğurt yapılıp kurutulmuş, biber, domates, soğan ve nane ile karıştırılarak çorba hâline getirilmiştir.
Çorbanın ismiyle ilgili iki rivayet vardır. İlki, Farsça’daki “Terhane” sözcüğünden gelmesidir. İkincisi ise masalsı bir öyküye dayanır: Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim, veziriyle birlikte halkın arasına karışmış, soğuk bir Ramazan günü ezan vaktinde bir evin önünden geçerken yaşlı bir kadının davetiyle sofraya oturmuş. Masada sadece tarhana çorbası ve ekmek vardır. Sultan çorbayı çok beğenmiş ve “Nedir bu?” diye sormuş. Kadın, “Dar hane çorbası, sultanım” demiş. “Darhane” zamanla Anadolu’da “tarhana” adını almıştır.
Bugün market raflarında paketlenmiş hazır tarhana bulmak kolay. Ama ne olursa olsun, hiçbir hazır ürün; avluda serilip kurutulan, güneşte hafifçe kızaran, anne eli değmiş tarhananın yerini tutmaz. Çünkü tarhana sadece açlığı gidermez; insanın içini ısıtır, ruhunu doyurur.
Benim için tarhana yapımı, sadece mutfağı kışa hazırlamak değildir; geçmişle gelecek arasında bir köprüdür. O kokuyu ve tadı alan çocuklar, bir gün büyüyüp kendi evlerinde aynı geleneği sürdürecektir.
Velhasıl, evde tarhana kokusu yayılmaya başladıysa, bilin ki bu sadece kış hazırlığı değildir; aynı zamanda kültürümüzün geleceğe taşınmasıdır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.