AyFm 100.5
  • 23 Temmuz 2025, Çarşamba

Kim öldürdü insanlığı?

Eskiden bir mektup beklemek vardı…

Günlerce değil, haftalarca beklerdik. Postacı sokağa girdi mi, kalbimiz küt küt atardı. Zarfı elimize aldığımızda, o kâğıt değil de sanki yazanın kalbi geçerdi elimize. Şimdi? Bir mesaj geliyor, iki saniyede okuyup geçiyoruz. “Görüldü” yazıyor ya, işte o “anlaşıldın” demek değil artık. Bazen hiç cevap bile gelmiyor. Eskiden mektuplar susmazdı, şimdi insanlar birbirine bile suskun.

 

MSN vardı bir zamanlar.

Birinin çevrimiçi olduğunu görünce yüzümüz gülerdi. Kiminle konuştuğumuzu herkes bilirdi evde, ama o mahremiyetsizlik bile sıcaktı. Şimdi WhatsApp var, daha hızlı, daha kolay, ama ne garip… İnsanlar daha az konuşur oldu. Her şey var, herkes var, ama içimiz boş. Sanki herkes birbirine çok yakın ama aslında çok uzak.

 

Televizyonun karşısına toplanırdık eskiden.

Dizi saati geldi mi herkes yerini alırdı. Birlikte izlerdik, birlikte güler, birlikte ağlardık. Şimdi herkesin elinde ayrı bir ekran… YouTube, TikTok, Netflix derken aynı evin içinde bile başka başka dünyalardayız. Birliktelik hâlâ var belki ama o beraber olma hissi? O çoktan kayboldu…

 

CD’ler geldi, kasetleri unuttuk.

Kaseti sararken o çıkan ses, o sabır… Bir şarkıyı tekrar tekrar dinlemek için gösterdiğimiz çaba, şimdi bir tıkla geçip gidiyor. Ne duygusu kaldı, ne anlamı. O emekle hazırlanan şarkı listeleri, şimdi “play” tuşuna basmadan bile geçiyor hayatımızdan.

 

Cep telefonları sabit hatları öldürdü derler ya…

Ama o eski ev telefonlarında annenin, babanın “kimle konuşuyorsun?” merakı bile bir sıcaklıktı. Şimdi herkesin cebinde bir dünya var, ama kimse kimseye girecek cesareti bulamıyor. Uzak değiliz, ama gerçekten yakın da değiliz.

 

Para gerçek aşkı öldürdü mü?

Belki de aşkı değil de, safiyeti öldürdü. Sevilmekten çok beğenilmek istiyoruz artık. Birbirimizi tamamlamaktan çok, birbirimizi tüketiyoruz. Her şeyin ölçüsü oldu; ne işin var, ne araban var, nerede yaşıyorsun? Oysa aşk, soba başında içilen çayla da güzeldi. Şimdi kahveler latte, ama sohbetler şekersiz kaldı.

 

Makyaj mı öldürdü doğal güzelliği?

Yoksa biz mi unuttuk aynaya olduğu gibi bakmayı? Filtreli fotoğrafların arasında, filtresiz bir tebessümün ne kadar değerli olduğunu unuttuk. Herkes “mükemmel” görünmek istiyor, ama kimse “gerçek” görünmek istemiyor.

 

Ama tüm bunlardan daha acı bir cümle var:

“İnsan, insanlığı öldürdü.”

 

O, işte içimizi en çok acıtan. Çünkü mektuplar, MSN’ler, kasetler değişir…

Teknoloji gelişir, alışkanlıklar dönüşür…

Ama insanlık? O bizim seçimimiz.

 

Empati kurmak, birini dinlemek, el uzatmak, birini incitmemeye özen göstermek… Bunlar modası geçmeyen değerlerdi. Ama biz ne yaptık? Kendi rahatımız için sessiz kaldık, kendi çıkarımız için başkalarının hakkını çiğnedik, kendi mutluluğumuz için bir başkasının gözyaşına göz yumduk.

 

Peki…

İnsanlık bitti mi gerçekten?

 

Ben inanmıyorum.

Çünkü hâlâ biri yaşlı birinin elini tutuyorsa,

Bir çocuk ağladığında birileri başını okşuyorsa,

Sokaktaki kedinin tabağına bir tas su koyuluyorsa…

O zaman hâlâ umut var demektir.

 

Belki de soru şu olmalı:

İnsanlık ölmüş olabilir, ama sen yaşatacak mısın?

Birinin kalbini ısıtacak küçücük bir sözle, bir selamla, bir gülümsemeyle…

 

Çünkü insanlığı tekrar diriltecek olan yine biziz.

Sen, ben, biz…

 

Ve belki de bugün, tam da şimdi,

o küçük kıvılcımı yakmanın zamanıdır.

 

Sevgiyle, içtenlikle…

Gönül’den Gönül’e. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.