Tarih bazen sadece geçmişi anlatmaz; bize geleceğe dair de yol gösterir. 30 Ağustos, işte tam da böyle bir tarihtir.
Bir milletin umutsuzluktan umuda, çaresizlikten zafere yürüdüğü gündür.
Ama bu zafer sadece bir askeri başarı değildir; Türk milletinin bitmek bilmeyen azminin, inancının, iradesinin sembolüdür.
O gün, Anadolu’nun küçücük köylerinde bile umut vardı.
Kadınlar sırtlarında mermi taşırken, çocuklar yetim kalmanın acısıyla büyüyordu.
Askerler, çoğu zaman aç karnına, yırtık çarıklarla ama dimdik duruyordu.
Çünkü herkes biliyordu ki bu toprak bizim, bu vatan bizim.
Birlik olduk, kenetlendik, vazgeçmedik…
Ve sonunda 30 Ağustos’ta bütün dünyaya şunu haykırdık:
“Bizim azmimizi hiçbir güç yenemez!”
Bugün belki cepheler değişti, top sesleri yok, tüfekler yok…
Ama mücadelemiz hâlâ devam ediyor.
Ekonomik sıkıntılarla, hayat pahalılığıyla boğuşuyoruz.
Doğal afetler vuruyor, yangınlar yakıyor, seller yıkıyor ama yine el ele veriyoruz.
Gençler geleceğe dair kaygılar taşısa da, umudunu kaybetmiyor; çalışıyor, üretiyor, dünyaya açılıyor.
Bilim insanlarımız, sporcularımız, sanatçılarımız her şeye rağmen bayrağımızı yükseltmeye devam ediyor.
İşte bu da aslında 30 Ağustos’un bize bıraktığı en büyük miras: Azim.
O gün süngüyle kazanılan zafer, bugün alın teriyle, akılla, çalışmayla sürüyor.
Ve biz her düştüğümüzde yeniden ayağa kalkmayı biliyoruz.
Bayrağımıza baktığımızda sadece geçmişin şanlı zaferlerini değil, geleceğe dair sorumluluğumuzu da görüyoruz.
O bayrağın altında büyüyen her çocuk, dedesinin, ninesinin taşıdığı azmin bir parçasını içinde taşıyor.
O yüzden bugün, 30 Ağustos’u kutlarken sadece “geçmişi” değil; aynı zamanda “geleceği” de selamlıyoruz.
Belki şartlar ağır, belki yol uzun…
Ama biz bu millete, bu toprağa, bu bayrağa inanıyoruz.
Çünkü biz biliyoruz ki, Türk milletinin damarlarında hep o aynı kudretli azim dolaşıyor.
30 Ağustos Zafer Bayramı, dünün değil; bugünün ve yarının da bayramıdır.
Kutlu olsun!
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.