AyFm 100.5

Lezzeti mi güzel, yoksa peşine düşmek mi?

Ne zaman Aydın’a sonbahar inse, o ilk yağmur toprağa dokunsa, içimde hep aynı heyecan belirir: “Acaba çıntar çıktı mı?”

Bilen bilir, bizim buralarda çıntar yalnızca bir mantar değildir. Bir mevsimin habercisidir, bereketin simgesidir, toprağın insana sunduğu küçük bir mucizedir.

 

Yağmur sonrası çamların altı mis gibi kokar. O kokunun arasında dizlerini hafif büküp toprağa eğilirsin, gözün iğne yaprakların arasında turuncuya çalan o yuvarlak şapkayı arar. Bulduğun an var ya… sanki bir hazine keşfetmişsin gibi olur. Elinle hafifçe kaldırırsın, altı nemlidir, mis gibi toprak kokar.

İşte o an, bütün yorgunluk, stres, şehir telaşı bir anda silinir gider.

 

Bu yıl pazarda ilk çıntarları görünce dayanamadım. Kilosu 500 liraydı, ama olsun dedim, her lokmasına değer. Eve gelir gelmez hemen şeftesini yaptım .Bol soğanlı, azıcık biberli, sulu kıvamında. Tencere kaynarken mutfağın içini öyle bir koku sardı ki… çocukluğuma gittim bir anda. Annemin tenceresinde çıntar kaynarken, biz mutfağın kapısında beklerdik; “pişti mi?” diye sorup dururduk.

 

Ama ne yalan söyleyeyim, pazardan alınanla ormandan toplananın tadı aynı olmuyor.

Kendi elinle bulduğun, sepetine koyduğun çıntarın yeri bir başka. Bu hafta sonu planım belli: sabah erkenden kalkıp ormana gideceğim. Hava biraz serin olacak, çam iğneleri ıslak, yer hafif kaygan… ama içim ılık, yüzümde gülümseme.

Sepet elimde, gözüm yerde. Bir çıntar görünce sevinçle eğileceğim, belki yanındakini de kardeşi sanıp dikkatlice çıkaracağım.

Sonra eve dönerken ellerim toprak kokacak, kalbim huzurla dolacak.

 

Çıntarın en güzel yanı, sofraya oturduğunda insanın içini ısıtması.

Mangalda közde pişeni var, tavada tereyağında kavrulanı var… Dışı kıtır, içi sulu, dumanı üstünde tabağa gelince herkes bir anda susar. Çünkü o anda sadece lezzet konuşur.

Kimi bol yağda kızartır, kimi kavurur, kimi de benim gibi sade sever. Ben en çok tereyağında az tuzla yapılanını severim. Çünkü çıntar zaten kendi başına bir lezzet şöleni. Fazla dokunmaya gerek yok, doğa zaten en iyisini yapmış.

 

Hem lezzetli hem faydalı bir mantar çıntar. Kalsiyumundan demirine, B ve C vitaminlerinden potasyumuna kadar şifa dolu. Eskiler derdi ki, “Yağmurdan sonra topraktan çıkan her şey berekettir.” Doğruymuş. Çünkü çıntar, hem toprağın bereketini hem insanın sabrını hatırlatıyor.

 

Marketlerde envai çeşit mantar var, ama çıntarın ruhu yok onlarda. Çünkü çıntar, raflarda değil, ormanın sessizliğinde yetişir. Üzerine düşen yağmur damlasıyla, çamın gölgesiyle büyür.

Belki de o yüzden, her lokmasında toprağın kalbini hissediyorsun.

 

Bu hafta sonu ben yine çamların arasındayım. Yağmurun ardından parlayan toprakta, iğne yaprakların arasında o turuncu mucizeyi arayacağım. Belki şanslıyım, belki birkaç tanesini bulurum.

Bulamasam da olur, çünkü asıl mesele doğayla yeniden tanışmak.

Her çıntar gezisi, toprağın kalbine atılmış küçük bir selam gibidir.

 

Ve bilirim ki…

Bazı mutluluklar hâlâ toprağın altından filizleniyor. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.