Takip Et

Cumhuriyet Hükümetlerinin Tarıma Yaklaşımı-70

12 Mart muhtırası ile başlayan istikrarsızlık dönemi 1980 askeri darbesine kadar devam etmiş, kısa ömürlü hükümetler pek sorunda olduğu gibi tarımda da çözüm üretmekte yetersiz kalmışlardır.

 

1973-1977 dönemini kapsayan üçüncü beş yıllık kalkınma planının temel ilke ve hedefleri Nihat Erim hükümeti tarafından hazırlanmıştır. Nihat Erim hükümetinin istifası üzerine üçüncü plan yeni kurulan Ferit Melen hükümeti tarafından onaylanmış ve yürürlüğe konmuştur. Planın ilk yılında Melen Hükümeti istifa etmiş yerine ülkeyi 14 Ekim 1973 genel seçimlerine götürecek Naim Talu hükümeti kurulmuştur. 1979-1983 dönemini kapsayan dördüncü beş yıllık kalkınma planının son şekli verilerek uygulamaya geçirilmesi ise Bülent Ecevit’in başbakanlığında kurulan yeni bir hükümet tarafından gerçekleştirilmiştir. 14 Ekim 1979 ara seçimlerinde başarısız olan Ecevit’in istifası üzerine Süleyman Demirel başbakanlığı alırken başbakanlık müsteşarı ve DPT müsteşar vekili olan Turgut Özal ile birlikte 24 Ocak 1980 Kararları’nı hazırlamıştır(1).

Türkiye’de bu iç siyasal gelişmeler yaşanırken dünya ekonomisini etkileyen önemli gelişmeler olmuştur. Uluslararası para sistemi çökmüş, petrol fiyatları 1973 yılı sonunda dört kat, 1979 yılında iki kat artmış, dünya ticaret hacmi bundan etkilenmiş ve dolayısıyla dünya ekonomileri durgunluğa girerken maliyet artışına bağlı enflasyonist ve stagflasyonist baskılar artmıştır (2).

1970’li yılların ikinci yarısında dünya ekonomisini etkileyen durgunluk Türkiye ekonomisini de etkisi altına almıştır. Popülist politikalarla kısa vadede refah artışı sağlayan fakat yapısal sorunları göz ardı eden anlayış kısa vadeli borçlanma ile büyümeyi sürdürmüş, fakat ekonomi tıkanma noktasına gelmekten kurtarılamamıştır(3).

Üçüncü beş yıllık kalkınma planında öngörülen yüksek büyüme oranlarına e- ıişebilınek amacıyla korumaya muhtaç ve döviz gereği fazla olan sanayilerin yarattığı ithalat artışı, dünya petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak ithal malları fiyatlarındaki artışla birleşince ödemeler dengesi ile ilgili sorunlar yaratmıştır. Sorun büyük ölçüde ekonominin kıt döviz kaynaklarının ülke sanayiine tahsis edilmesine karşın bu sektörün ihracat yoluyla bıı kaynakları yeniden dövize dönüştürememesin- den kaynaklanmıştır(4) .

1970’lerin sonunda ekonomiyi önemli ölçüde döviz darboğazına düşüren dış ticaret açıklarının yarattığı krizden çıkış yolu olarak görülen devalüasyon girişimleri de sonuç vermemiştir. Dünya Bankası’nın tavsiyesi üzerine 1978 ve 1979 yıllarında yapılan devalüasyonlar ihracat gelirlerini artırmak yerine yurtiçi üretim maliyetlerini artırarak maliyet enflasyonuna neden olmuştur(5).

 

(1): Özcan DAĞDEMÎR-A. Mesud KÜÇÜKKALAY, TÜRKİYE’DE 1960-1980 MÜDAHALE DÖNEMİ EKONOMİLERİ: İKTİSAT POLİTİKALARI VE MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER AÇISINDAN BİR KARŞILAŞTIRMA,s 127.

(2): PARASIZ İlker, Türkiye Ekonomisi: 1923’den Günümüze Türkiye’de İktisat ve İstikrar Politikaları Uygulamaları, Ezgi Kitabevi, Bursa, 1998.s 82

(3): DAĞDEMÎR- KÜÇÜKKALAYa.g.m.s 127.

(4): ŞENSES Fikret, 1980 Sonrası Ekonomi Politikaları İşığında Türkiye’de Sanayileşme, Ankara, 1989.s 18

(5): DAĞDEMÎR- KÜÇÜKKALAYa.g.m.s 127. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.