Yurdun işgalden kurtuluşunun üzerinden henüz beş ay geçmişti ki ekonomi alanında acil kararların alınması zaruret olarak görüldü. Çünkü en önemli sorun olarak halkın beslenmesi ortada durmaktaydı.
Bunun yanında yakın-orta ve uzak vadede tarımsal, endüstriyel ekonominin düzenlenmesi, ticaretin rayına oturtulması için acil kararların alınması ve akılcı olması gerekli bu kararların en kısa sürede yürürlüğe konması gerekmekteydi.
Bunun için İzmir İktisat Kongresi’nin toplanması kararı alındı.
Türkiye'nin çiftçi, tüccar, sanayi ve işçi kesimlerinden seçilen 1135 üyenin katıldığı bu kongrede bu grupların hazırladığı "Misak-ı İktisadî Esasları" tartışıldı ve kabul edildi.
Kongre üyelerinin seçiminde her kazadan üç çiftçinin seçilmesi, tarıma verilen önemin göstergesi durumundadır.
Aynı zamanda tarım ile ilgili olarak alınan kararlar, Türk tarımının korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilir bir yapıya büründürülmesi için elzemdi. Bu kararlar doğrudan Türk tarımının desteklenmesini amaçlamaktaydı:
Kongrede alınan karar şöyledir;
- Reji idaresinin kaldırılması ve yabancıların elinde bulunan içki ve tütün teklinin yerli halka verilmesi,
- Aşar vergisinin kaldırılması,
- Lüks ithalattan kaçınılması,
- Yerli üretimin geliştirilmesine çalışılması,
- Yabancı sermayenin ülke gelişmesine katkısı göz önünde bulundurularak izin verilmesi,
- Kapitülasyonların kaldırılması,
- Hayvancılığın geliştirilmesi,
- Banka kurulmasının teşviki,
- Devlet memurları ve askerlerin ihtiyaçlarının yurt içinden karşılanması.
İzmir İktisat Kongresi kararları birkaç yıl içinde meyvelerini vermeye başlamış, kararlar, yeni yasal düzenlemelerle uygulanmaya konulmaya başlanmıştır.
Tarım sektörü açısından en önemli değişiklik 17 Şubat 1925 tarihinde ve 552 sayılı Yasa'yla "aşar vergisi"nin kaldırılması olmuştur. Verginin kalkması, devlet gelirinin oranında azalmasına neden olacağı tespiti ile pazara sunulan ürünlerden yerel ya da ülke piyasaları fiyatları üzerinden % 8-10 oranları arasında değişen vergi alınması öngörülmüştür.
1926 yılında medeni kanun kabul edilmiş ve toprak üzerindeki özel mülkiyet yasalarla çerçevelendirilmiştir. Mir-i arazinin bir grubu olan vakıf toprakları da 1935 yılında çıkarılan bir kanun ile tasfiye edilmiştir. Bu uygulama geniş ve verimli vakıf arazilerinin zengin kesimlerin elinde toplanmasına neden olmuştur.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.