Selanik’te kısacık bir şehir tutundan sonra gitmemiz gereken yer olan Atatürk’ün evine ve Başkonsolosluk’a yöneldik.
Randevu saatimiz gelinceye kadar Atatürk Evi-Müzesi’ni gezdik.
İç mekanda sergilenen eserler değiştirilmiş daha sade hale getirilmiş. Daha önceleri Anadolu’dan toplanan objeler kaldırılmış. Daha çok duvar tabloları ile tanıtım yapılmakta.
Atatürk ve Zübeyde Hanım’ın birer balmumu heykeli bulunmakta.
Selanik Başkonsolosu Orhan Yalman Okan ile görüşüyoruz.
1974 İzmir doğumludur. Orhan Bey Aydın Bozdoğan’da büyümüş.
İzmir Atatürk Lisesi ve A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur.
1996 yılında Dışişleri Bakanlığı’na intisap etmiştir. Yurtdışında Dakka Büyükelçiliği’nde Üçüncü Katip, Mainz Başkonsolosluğu’nda Konsolos, Seul Büyükelçiliği’nde Müsteşar olarak görev yapmıştır.
Merkezde, Kıbrıs-Yunanistan, Siyaset Planlama, İkili Ekonomik İlişkiler, Konsolosluk ve Protokol Genel Müdür Yardımcılıklarında görevler almıştır.
Gayet sıcak bir şekilde bizleri karşıladı. Selanik, Başkonsolosluk, Türk Yunan ilişkileri konusunda uzunca bir sohbette bulunduk.
Selanik Başkonsolosluğu gezimiz bizi yıllar öncesine götürdü.
1995 yılında dönemin, Devlet Bakanı Yıldırım Aktuna Batı Trakya ve Selanik’e bir gezi düzenledi.
Batı Trakya'daki Türkleri görülmemiş bir sevince boğdu. Yunan kiliselerinde matem çanları çalarken, oradaki Türkler bayram yapıyorlardı. Rahmetli Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın ve daha sonra Dışişleri Bakanlığı yapmış Selim Sarper'in burayı ziyaretinden sonra, ilk defa Bakan seviyesindeki ziyareti Yıldırım Aktuna yapıyordu.
O dönemin gergin atmosferinde yapılan bu geziye Yunan Devleti ve Yunan basını tepki gösterdi.
Aktuna ,Gümülcine Kris and Eve Otelde yaptığı basın toplantısında Yunanlı gazetecileri verdiği cevaplarla oldukça kızdırdı.
Aktuna “ Yunanlı gazeteciler ve televizyon mensupları, Aktuna’yı zora sokmak için çeşitli zor sorular sordular; Sayın Bakan, yine, bütün sorulara, bütün samimiyetiyle ve soğukkanlılığıyla cevap verdi ve ülkelerimiz arasında sorunlar olduğunu ancak, bunların aşılmaz olmadığını, karşılıklı çabalarla ve yapıcı bir diyalogla bu sorunların çözüme ulaştırılabileceğini, bu ziyaretiyle, iki ülke arasında olumlu bir atmosfer yaratılabileceğini, gazete ve televizyon ekiplerine söyledi. İstediklerini alamayan, basın toplantısı sonunda orayı terk eden medya mensuplarının, artık ertesi gün ne yazacakları belli olacaktı.
Akyuna daha sonra Ddeaağaç’a geçti. Buradaki yaşananlar çok ilgi çekiciydi. Okul ve caminin bulunduğu çarşının iki yanı, ellerinde çiçeklerle Türklerce doldurulmuş; Bakana ve gelen Türk heyetine sevgi gösterisinde bulunuyorlardı. Bakan, onları selamladıktan sonra, cami ve okulu ziyarete gitti. Camiye girdik fakat Türk öğrencilerin öğretim gördüğü okulun kapısı aniden kapatıldı ve öğrencilerle görüşme engellendi. Fanatik Yunanlılar el ve kol işaretlerine başlamışlar; Bakanın orayı ziyaretinden dolayı duydukları rahatsızlıklarını açıkça gösterir olmuşlardı; Şapçı, Karacaoğlan, Gümülcine ve İskeçe'de mutluluktan ağlayan, Bakan’ın boynuna sarılan, ona, işledikleri yemenileri hediye, eden, yol kenarında, yaptıkları ayranı içiren, kurbanlar kesen insanları ve mutluluktan çığlıklar atan çocukları karşıladı. En ilgi çekici olan şeyler pankartlardı: "Türk doğduk, Türk öleceğiz; eğitim hakkımız sınırlandırılamaz; toprağımız, canımız kanımızdır, asla vermeyiz" sözleri yazılıydı.
Selanik gezisi esnasında ise başta Pontuslular olmak üzere Yunan fanatikler hazırlanmış beklemekteydiler.
Selanik Başkonsolosluğu’na girerken fanatik grup Aktuna’ya saldırıda bulundu.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.