Aydın ilinde jeotermal enerjiden niçin seracılıkta yararlanamıyoruz sorusunun cevabını önündeki engelleri sıralayarak, 2012 yılında Aydın İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nce hazırlanan konu ile ilgili Kamil Özdemir ve arkadaşlarınca hazırlanan bir projeden verebilmekteyiz:
“Jeotermal yatırımlarının çok maliyetli oluşu: Jeotermal yatırımlarının çok maliyetli oluşu hususu da jeotermal enerjinin seracılıkta kullanımını olumsuz etkilemektedir. Gerek jeotermal kaynak bulmak için yapılan sondaj çalışmalarının gerekse re-enjekte kuyularının açılması ve re-enjekte maliyetlerinin yüksek oluşu jeotermal yatırımcılara bu maliyetleri en kısa zamanda geri dönüşü olan jeotermal santral yatırımlarına yönelmelerine neden olmaktadır. Bu açıdan yukarıda da belirtildiği gibi seracılık için yapılacak jeotermal yatırımlar devletçe desteklenmelidir. Jeotermal akışkanın içermiş olduğu ağır metaller, özellikle bitkilere fitotoksik düzeyde bulunan bor nedeniyle çevreye olumsuz etkilerinden dolayı, re-enjekte edilme zorunluluğu hususu da maliyetleri artırdığı için jeotermal seracılığı olumsuz etkilemektedir. Bu husus reenjekte maliyeti artırıyor o halde maliyetleri düşürmek açısından jeotermal akışkanın çevredeki dere ve ırmaklara deşarj edilsin şeklinde algılanmamalıdır. Hatta bu kirliliği önlemek için jeotermal mevzuatındaki hususlara ve çevre mevzuatına azami ölçüde riayet edilmelidir. Zira bölgemizdeki jeotermal kaynaklar Büyük Menderes havzasında yer alması nedeniyle, yapılacak deşarjların çoğu Büyük Menderes Nehrine ulaşacağından Nehrin mevcut kirliliğine jeotermal kirlilik de eklenecektir. Büyük Menderes Nehrinin suyu ile sulanan alanlar veya kış aylarında bu ırmağın taşması sonucu geniş alanların su altında kalması ve kış aylarında ve ilkbahar başlangıcında özellikle Söke Ovasında Menderes Nehrinin suyu ile tuzlu toprakların yıkanması sebebiyle bu kirliliğin Büyük Menderes Ovasını tehdit etmesine asla izin verilmemelidir. Menderes nehrinin yıllardır kronikleşmiş kirliliğine ayrıca jeotermal kirlilik eklenmemelidir. Hatta bu kirliliğin önlenmesi ile ilgili tedbirler acilen alınmalı ve bundan sonraki gecikmelerin telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracağının bilincinde olunmalıdır.”
“-Sera maliyetlerinin yüksek oluşu: Modern teknolojik topraksız kültür seraların maliyeti kullanılan teknoloji ve sera örtü malzemesine göre değişmektedir. Kenarları çift kat polikarbon, çatı örtüsü naylon olan çelik konstrüksiyonlu ve bilgisayar kontrollü seralarda maliyet 50-60 Euro/m²’den başlarken, bu rakam çelik konstrüksiyonlu cam seralarda 75-130 Euro/m²’ye çıkmakta ve ultra klima seralarda ise bu maliyet 175 Euro/m²’ye kadar çıkabilmektedir. Ülkemizde kurulan modern topraksız kültür seraların çoğunun ithal veya dış patentli oluşu ile otomasyon sistemlerinin tamamına yakınının ithal olması maliyetleri artırmaktadır. Bunun için seracılık alanında gerek sera konstrüksiyonu konusunda gerekse sera otomasyonları konusunda yerli teknolojinin geliştirilmesi gerekmektedir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.