Bu yazı dizimizde,”24 Haziran Genel Seçimleri”ne doğru gittiğimiz ve içinde bulunduğumuz dönemde yakın tarih Türk tarımını,hükümetlerin tarıma yaklaşımlarını,tarımla ilgili icraatlarını,tarıma ne derece önem verdiklerini ele almaya çalışacağız.
Zira geçen haftalarda başlattığımız” Tarım Temsilcileri TBMM’de” sloganı her zaman olduğu gibi bu defa da siyasi parti temsilci ve genel başkanlarınca yeterli ilgiyi görmemiş;tarım kesimi sahip olduğu nüfus ve üretim gücü oranının çok altında bir milletvekili aday listesi ile seçmen karşısına çıkmıştır.
Aydın ilinde “Tarım Temsilcisi” olarak nitelendireceğimiz iki milletvekili adayı listelerde yer aldı.Ak.Parti dördüncü sıra adayı Sayın Rıza POSACI ve İncirliova eski Ziraat Odası Başkanı ve Saadet Partisi birinci sıra adayı Sayın Mehmet İhsan AYAYDIN.
Diğer adaylarımıza toptan haksızlık etmek istemem ancak,büyük bir çoğunluğu çiftçiyi seçim kampanyası esnasında köy kahvelerinde,ürettiği ürünleri de sofrasında gıda olarak görmektedirler.
Çiftçi sorunları seçimden seçime hatırlanan ve oy devşirme aracı olarak kullanılan ağızlardaki laf kalabalığı ve basma kalıp,çözümü ortaya konmayan propaganda aracı olarak kalmaktadır.
Tarımın siyasiler nezdinde önemi malumdur.Çiftçi nasıl olsa dağınık ve geleneksel yöntemlerle ,çok az farklı tercihler kullanarak siyasi parti ve aday tercihi yapmaktadır.Bu da çiftçi oylarının hali hazırda TBMM’de bulunan siyasi partiler ve adayları için kolay yutulan lokmalar olmasına yol açmaktadır.
Bu gerekçelerle tarımın önemine vurgu yapmak ve yakın dönemlerde tarıma bakışı özetlemek amacı ile yazıyoruz:
19. yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarında özellikel Tanzimat ile beraber Osmanlı tarımını geliştirmek amacı ile bir takım tarımsal reformlar yürürlüğe konuldu.Bu reformlar İkinci Abdülhamit döneminde,işin içerisine tarımsa öğretim de eklenerek geliştirilmeye çalışıldı. İkinci Abdülhamit’in son döneminde Osmanlı resmi kaynaklarında yer alan istatistiklere göre Osmanlı’nın ana tarım ürünü hububattır.
Rumeli’de tarım yapılan tüm toprakların yaklaşık olarak %90’ının hububata ayrıldığını ve bu ürünlerin hayvan ürünleri dışındaki toplam tarımsal üretim değerinin yaklaşık olarak %77’sini oluşturduğunu görmekteyiz.
Aynı dönemde Anadolu vilayetlerinde hububat tüm işlenen tüm toprakların %85’ini kaplamaktaydı.
İttihat ve Terakki Fırkasının iktidarda bulunduğu 1908 ile 1914 yılları arasında tarımsal hâsılanın %13- 15’i ihraç edilmekte, büyük kentlerin beslenmesi ise un ithalatı ile sağlanmaktaydı. Belirtilen bu tarımsal ihracat oranı bugünkü ihracat oranımızın üzerindedir.
Bu dönem tarımsal üretimde küçümsenmeyecek artışlara tanık olmuştur.Osmanlı ekonomisinin “milli hâsılasına” ilişkin 1913-1914 yılları için yapılan bir tahmine göre, o yılın safi milli hâsılasının %15’den fazlasının ihraç edildiğini, daha da önemlisi, tarımsal üretimin %20’den fazlası ihraç edilmiştir. Bu oranlar tarımda ticarileşmenin ve Osmanlı ekonomisinin dışa yönelmesinin ne ölçüde ilerlediğini göstermektedir. Bu gelişmeler de kısmen de olsa Türk çiftçisine yansımaktaydı.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.