Bir sektörün gelişmesi, büyümesi veya gerileyip hatta yok olmasının pek çok nedeni bulunmaktadır. Bu nedenleri alt alta koyacak olursak;
•Dünya ekonomisinin geçtiği süreç,
•Milli ekonominin geçtiği süreç,
•Sektöre karşı duyulan iç ve dış pazar ilgisi,
•Sektördeki teknolojik gelişmeler, rakip sektörlerle rekabet şansı,
•Arz talep dengesi,
•Hükümetlerin ekonomi politikaları çinde sektörün önceliği.
Cumhuriyet tarhimize baktığımızda tarım sektörünün üç dönemde ağırlık kazandığını; bunların,
Atatürk:1923-1938
Menderes:1950-1960
Demirel:1963-1970 olduğunu söylemek yerinde olur.
Her üç dönemde de tarımsal büyümeye paralel olarak, tarımın lokomotifliğinde, sanayinin gelişmesi ile beraber milli ekonominin de hızla büyüdüğünü görürüz. Ancak uzun yıllar sürecini ele aldığımızda ise milli ekonomi içinde tarımın payının hızla gerilemekte olduğunun tespit etmek doğru ve yerinde olur.
Bu alanda yapılan istatistiki çalışmalardan birisi de Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr. Miran B. “Tarımsal Yapı ve Üretim” adlı, 2005 Aralık tarihli çalışmasıdır. Bu çalışmanın ortaya koyduğu gerçekler tarımın önemi yanında tarihi seyrini yukarıda belirttiğimiz kıstaslar içinde analiz etmektedir.
” Tarımımız, tarih boyunca ülkemizde başta sanayi olmak üzere, diğer sektörlerin de itici gücü olmuştur. Tarım ve tarıma dayalı sanayi ürünlerinin, ihracatında da önemli gelişmeler sağlanmıştır. Tarımın Türkiye ekonomisindeki önemi nisbi olarak azalmış olmakla birlikte, yurt içi gıda gereksiniminin karşılanması, sanayi sektörüne girdi temini, ihracat ve yarattığı istihdam olanakları açısından hâlâ büyük önem taşımaktadır. Cumhuriyetin kurulduğu yıl tarım sektörünün gayri safi milli hâsıla içindeki payı %42,8 iken, 1970’li yıllarda %36,0, 1980 yılında %25, 1990 yılında %16, 2000 yılında %13,5, 2003 yılında ise %12,6 düzeyine düşmüştür. Türkiye’de tarım sektörünün gayri safi milli hâsıladaki payının giderek azalması, sanayileşme ve hizmetler sektörlerinde gelişmeye daha çok önem verilmesinin bir sonucudur.”
Hala toplam nüfusumuzun % 36’sına karşılık gelen tarımdan geçinen nüfusun 28 milyon civarında olduğunu kabul edersek, tarımın önemi hükümetler ve siyasi partiler açısından ortaya konulmuş olur.
İşin diğer cephesi ise 2025 yılında beklenen dünya kıtlık tehlilkesi göz önüne alındığında, ülke olarak tarım ve gıdaya önem vermemiz, Türk ekonomisi içinde tarımın payını artırmamız hem stratejik hem de akılcılık ve ihracatçılık ve cari açık açısından önem verilmesi gerekli politikalar olacaktır.
Politikacılarımız açısından, 2025'te 90 milyonun gıdayı mı yoksa üç-beş enerji ve maden şirketinin çıkarları mı tercih edilecek sorusunun akılcı cevabı bulunmalıdır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.