Küresel ısınma nedeniyle oluşan iklim değişikliği yağışlarda ve havza akım desenlerinde değişime neden olmakta bu da meteorolojik kuraklıkları ve kurak dönemlerin daha sık ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Meteorolojik kuraklıklar ve kurak dönemler esnasında bitkinin hayatta kalması ve sürdürülebilir bitki verimi için uygun su yönetim teknikleri ve farklı mücadele mekanizmalarını gerektirmektedir.
Bu mücadele yöntemleri arasında su hasadı tekniği, atık suyun yeniden kullanımı ve desalinasyon sayılabilmektedir. Su hasadı tekniği: basit, ucuz, yenilebilir, etkili ve adapte edilebilir olması sebebiyle su kaynaklarının geliştirilmesi ve toprağın korunması konusunda üstün yöntemlerden birisidir.
Klasik toprak su koruma uygulamalarından farklı olarak arazinin bir kısmından yağışın toplanması ve bir diğer kısmına iletilmesi tarımsal su hasadının temel esasını oluşturur ve su kullanım etkinliğini artırır.
Yağmur suyu hasadı, sel veya akım suyu hasadı, makro havza su hasadı, mikro havza su hasadı, çatı ve avlu suyu hasadı şeklinde sınıflandırılabilir.
Su hasadı yapıları, yetersiz yağış ve bu yağışın düzensiz dağılımı nedeniyle su eksikliğinin yaygın olduğu kurak ve yarı-kurak alanlarda ürün alamama riskini düşürerek ve ürün artışını sağlayarak işlenebilir alanların üretkenliğini artırma potansiyeline sahiptirler.
Ayrıca yağmurun düştüğü yerde tutulması ve toprak profilinde depolanması şeklinde de su hasadı teknikleri uygulanmaktadır.
Ülkemizde su hasadı uygulamaları gerek kentsel gerekse tarımsal alanlarda yok denecek kadar azdır.
Türkiye’de Karaman gibi yarı kurak alanlarda su hasadına yönelik yapılacak araştırmalar, en uygun su hasadı teknikleri ile ihtiyaç duyulan su hasadı yapılarının belirlenmesinde ve en uygun bitki deseninin oluşturulmasında yararlı sonuçlar doğuracaktır.
Arıtılmış atık suların tarımsal veya diğer amaçlarla kullanımı, alternatif su kaynağı olması yanında, yer altı ve yer üstü su kaynaklarında kirliğin önlenmesi ve gübre gereksinmesinin azaltılması gibi avantajlar sağlamaktadır.
Ancak halk sağlığı ve çevre üzerine olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi için atık suların kullanımı ile ortaya çıkacak patojen ve kimyasallardan kaynaklanan risklerin de iyi değerlendirilmesi gereklidir.
Ayrıca kimyasal, biyolojik ve fiziksel parametreler olarak ortaya koyabileceğimiz standartlarda sulama yöntemi ve yetiştirilecek bitki deseninin de göz önüne alınması diğer bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye’de ayrıntılı biçimde hazırlanmış standartlara karşın birkaç küçük sanayi ve GAP alanında bir pilot proje dışında sulamada atık su yaygın olarak kullanılmamaktadır. Bunun en önemli nedeninin üreticinin hala yeterli miktarda sulama suyuna ulaşabilmesinin olduğu düşünülmektedir.
Desalinasyon: deniz suyunun hem içme ve kullanma suyu hem de tarımda sulama suyu olarak kullanılmasına olanak sağlayan farklı bir su kaynağı teknolojisidir. Desalinasyon tesisleri, enerjinin yoğun olarak kullanıldığı, genellikle fosil yakıtların yakıldığı, ayrıca yüksek tuz konsantrasyonuna sahip suların kullanımı ile ilk yatırım ve bakım onarımdan dolayı işletme masraflarının yüksek olduğu yerlerdir. Bunların dışında bu tesislerde kullanılan yüksek konsantrasyonlu tuzlu sular çeşitli çevresel problemlere de yol açabilmektedir. Denizden çekilen büyük miktarlardaki suyun içinde yaşayan hayvanlar (planktonlar, çeşitli deniz canlılarının yumurtaları ve larvaları, balıklar, kuşlar ve büyük deniz memelileri) desalinasyonun çeşitli işlemleri sırasında yaralanmakta ya da ölmekte ve dolayısıyla da deniz popülasyonunun hızla yok olmasına neden olmaktadır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.