Bu köşenin okurları, uzun zamandır onlarca yazıyla üretici tüketici fiyatları arasındaki fiyat farkının üreticiden değil aradaki pazarlama zincirinde yer alan aktörlerden kaynaklandığını, bu alışverişte günahı olmayan tek kesimin üretici olduğunu üzerine basa basa, altını çize çize yazdığımızı bilirler.
Yazdığımız gerçekler o kadar belirginleşti, o kadar açığa çıktı ki tüketici; başta sera ürünleri olan domates, patlıcan, biber, kabak ve salatalık ve bunun yanında soğan ve patatesi satın alıp sofrasına götüremez oldu.Sera üretimleri 12-20, patates ve soğan da 4-8 TL arasında tüketicinin alımına sunulmaya başlandı.
Gerçekteyse sera ürünleri bu fiyatların 4-8’de biri rakamlarla, patates ve soğan da 75 Kuruş-1,5 TL aralığında üreticinin elinden çıkmakta idi.
Seçim öncesi olması ve muhalefet partilerinin de bu soyguna dikkat çekmeleriyle hükümet kanadı hareketlendi.Tüketici fiyatlarının düşürülmesi için Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan uzun yıllar önce bazı belediyelerce uygulanan “tanzim satış” uygulamalarını gündeme getirip uygulanmasını istedi.
Tanzim satışı, bazı illerde belediyeler ve Tarım Kredi Kooperatifleri uygulamaya koyarak market ve pazarcıların yaklaşık yarı fiyatına sera ürünlerini satışa sunarlarken,Tarım Kredi Kooperatifleri üretici kooperatifi olduğunu unutarak aynı ürünleri piyasaların yaklaşık % 50 üzerinde tüketiciye ulaştırmaya çalıştı.Tabii ki tepkilerin de hedefi oldu.
Değerli okuyucularım, geçen hafta boyunca beş günlük bir toplantı dizisi amacıyla Antalya’daydım.Toplantıların ertesinde, haftasonunu piyasaları ve üretici davranışlarını ve içerisinde bulundukları durumu yerinde tespit etmek amacıyla Antalya’nın ilçeleri (Demre,Kumluca,Kaş) ve Muğla Fethiye’de bulundum.
Ortaya çıkan manzara şudur: Üretici, örnek verecek olursak bir kg. domatesi sezon öncesinde 1,5-2 liraya mal ederken, 2018 içinde meydana gelen döviz dalgalanmaları nedeniyle, girdilerdeki yükselmeler nedeniyle 2,5-3 lira aralığında mal etmektedir.
Zirai ilaç, gübre, plastik, diğer ekipman ve girdi bayileri üreticiden alacaklarını tahsil edip yeni mal alamamaktadırlar.
Piyasalarda en katı tutumu zirai ilaç üretim, pazarlama şirketleri ve toptancıları takınmakta,sanki Avro 12 TL imiş gibi pazarladıkları ürünlere en az % 100’lerde zam yapmışlardır. Vadeler kısalmış, satış şartları zorlaştırılmıştır. Bayiler mal almakta zorlanırken depoları hızla boşalmakta, yerlerine yenilerini koyamamaktalar.
Üretici daha da perişan durumda. Henüz fırtına zararının etkisi geçmeden, yaklaşık 2000 dekar seranın tamamen yok olduğu,1500 dekarın tarım yapılamayacak durumda bulunduğu bölgede, sera ürünlerinin fiyatları maliyet düzeyine çoğu bölgede de maliyetin altına inmiştir.
Üretici “Allah’ın afeti bitmeden devletin afeti geldi.” demektedir.
Antalya üreticisi karamsardır, ümitsizdir. Hatta seçime kadar alınan tedbirlerin geçici olduğu, seçim sonrası “bırakınızcı” devlet anlayışına hızla dönüleceği kanaatindedir. Mart ayında “tanzim satışlar” dolayısıyla düşen sebze fiyatlarının nisandan sonra yükselmeyeceği de kesindir.
2019/2020 sezonu sebze ve sera üretimi için ümitvâr değildir. Seraların ve tarlaların boş kalması ihtimali yüksektir.
Sonuç: Seçim kaygısıyla tüketici korunurken üretici gene zarara mahkum edildi.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.