1924 yılında çıkarılan 407 sayılı yasa ile çay üretimi özendirmiştir. Bu amaçla Rize’de Çay Araştırma Enstitüsü kurulmuştur. İlk üretim 1938 yılında atölyede elle işlenerek 30 kg olarak gerçekleştirilmiştir. Çay yapraklarının makinelerle işlenmesi 1939 yılında ilk fabrikanın faaliyete geçmesi de 1947’de gerçekleşmiştir (361).
1929 Krizi sonrasında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, devletçi, müdahaleci ve korumacı politikalar uygulanmaya başlanmıştır. 1923- 1929 yılları arasında özel sektör girişimlerini teşvik eden politikaların ülke kalkınmasında yetersiz kaldığını düşünen iktidar partisi CHP, 1931 yılında programına devletçiliği almıştır. 1930 sonrasında Devlet, kapalı bir ekonomik politika izlemeye ve devletçiliğe yönelmeye başlamıştır. 1933 yılında hazırlanan ve 17 Nisan 1934 kabul edilerek uygulanmaya başlanan 1. Beş Yıllık Sanayi Planı ile devlet iktisadi hayata doğrudan doğruya girerek devlet işletmeciliğe başlamış ve ülke genelinde planlı sanayileşmeye geçilmişti.
1923-1929 ve 1939 gibi kısa bir zaman aralığında üç ekonomik ve siyasal olayın genç Türk ekonomisini etkilemesi tarım kesimine verilen değerden pek fazla bir şey götürmediğini göstermektedir. Ve hatta 1923’e göre 1950 arasında pek bir kayıp bulunmamakta, hâkim sektör tarım olamaya devam etmektedir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında gayri safi milli hâsılanın önemli bir bölümü (1923 yılında %39,1, 1930 yılında %45,2) tarım sektöründe meydana getirilmiştir. Tarım sektörü ülke ekonomisinde nüfusun besin kaynağı olma niteliği yanında, aynı zamanda büyük bir kitlenin istihdam ve geçim kaynağı olmuştur.
1923 yılı itibarıyla dönemin GSYİH açısından tarım sektörünün durumu ise şöyledir: 1948 yılı üretici fiyatları ile 1923 yılı Cumhuriyet Türkiye’sinde GSYİH değerinin 2 milyar 959,1 milyon TL olduğunu, bunun 1 milyar 263,5 milyon TL’ sinin tarım, 309,2 milyon TL’ sinin sanayi ve 1 milyar 386,4 milyon TL’ sinin de hizmetler sektöründe meydana getirilmiştir. Tarım sektörünün GSYİH içindeki payı %42,7 ile hizmetler sektörünün hemen arkasından gelir.
1923-1950 zorlu yıllara rağmen dönemi başarılım kabul etmek gerekir.
Türkiye’nin halen sanayileşmiş bir ülke görünümü kazanamadığını söyleyebiliriz. Türkiye bu istatistiklere göre halen bir tarım ülkesi görünümündedir. Tabii burada dönemin olumsuz şartlarını göz ardı etmemek gerekir. Olumsuz şartlar içerisinde mevcut durumun korunması bile başarı olarak kabul edilebilir. Dönem içerisinde sanayi başta olmak üzere bütün sektörlerde istikrarsız gelişmeler meydana gelmiştir. Bu istikrarsız gelişmelerin en önemli sebeplerinden birisi de ekonominin halen tarım ağırlıklı olmasından kaynaklanmaktadır. İklimdeki değişmelere bağlı olarak en büyük dalgalanmalar tarımda oluşmuş; buradaki gelişmeler ise zincirleme olarak diğer sektörlerin ve ekonominin dalgalanmasına yol açmıştır (362). (NAİM ÖZDAMAR-DENGE YAZAR VE BUHARKENT MUHABİRİ)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.