Takip Et

ZEYTİN VE YİNE ZEYTİN

Bu yazı dizimizde son on yılda zeytin alanlarının maden ve enerji sektörü için engel teşkil ettiği iddiasından dolayı ,maden lobisince TBMM’de tekrar gündeme sokulan “zeytinlik alanlarda maden aramanın önünün açılması” ile ilgili yasa tasarısı dolayısıyla zeytinin başına geltirilmek istenenlerin kısa geçmişini yazmayı sürdürüyoruz.

 

TBMM’de yasalaştırılmaya çalışılan bu yasa önerisi çok defa hukuka çarparak geri döndü.

 

 

“2014 yılında TBMM enerji komisyonuna sunulan yeni bir yasa taslağının Türk zeytini ve zeytinciliğini koruyan yegâne yasa olan3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Aşılattırılması” yasasını ortadan kaldırmak için girişimde bulunduğundan, yasanını değişmesi ile nelerin değişeceğinden bahsetmiştik.

 

Bu ilk teşebbüs değildi.2012’de, Zeytinciliğin Islahı ve Yabani Zeytinliklerin Aşılanması Kanunu Yönetmeliği’nde 25 dekardan küçük olanların zeytinlik sayılmamasının yolu açılmak istendi.

 

TEMA Vakfı dava açtı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu iptal kararı verdi. Fakat enerji ve maden lobisi için dur durak yoktu. Kendi çıkarları için zeytin tarımını yok etmeye karar vermişlerdi. Yönetmeliklerle yapamadıklarını kanun yoluyla aşmak istiyorlardı. Meclis gündeminde yargıya takılan yönetmeliklerle hemen hemen aynı kanun tasarısı vardı. Zeytini koruyan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Yönetmeliği ise 2002’den beri 8’i tamamen, 7’si kısmen olmak üzere 15 defa değiştirildi. Değişiklikler iptal edildikçe yenisi çıkarılmaya çalışılıyordu.

 

“Komisyon toplantısında konuşma yapan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İlker Sert, sanki tek değer enerji ve maden imiş gibi, yasanın Mersin Akkuyu’daki nükleer enerji santrali için gerekli olduğunu belirttikten sonra, nükleer santral için tek tehlike bu yasayı ve zeytinlikleri göstermekteydi:

"Bu sahanın 3 kilometre çevresinde farklı noktalarda birisi yaklaşık 23 hektarlık, birisi 2.7 hektarlık olmak üzere, biri de 10 hektarlık alana dağılmış vaziyette zeytinlikler olarak özel şahıslara ait zeytinlikler var ve bizim 2016’da planımız burası için inşaat ruhsatının alınması. Eğer bu kanun bu şekilde kalırsa inşaat ruhsatının alınması ciddi anlamda tehlikeye girecek, yani o zeytinliklerden dolayı 20 milyar dolarlık bir nükleer enerji santralinin inşaat ruhsatının alınamaması gibi ciddi bir riskle karşılaşacağız.” Ayrıca Soma’da açılmak istenen termik santrali de örnek göstererek ÇED raporu olumlu kararı alınmış olan bu santralin de Zeytincilik Kanunu’ndaki hüküm nedeniyle yapamadıklarını söyledi.

 

Tasarının içine yerleştirilen şu paragraf, zeytinlikleri yok etme teklifinin gerekçesi ise şu şekilde açıklanıyordu:

"Son yıllarda yaşanan teknolojik gelişmeler sırasında çevreye duyarlılık ön planda tutulmuş ve ekolojik unsurlar zarar görmeksizin bir kısım faaliyetlerin yürütülmesine imkan sağlanmıştır. İşletmelerde arıtma ve baca filtresinin yanı sıra kapalı devre çalışma sisteminin kurulması çevreye verilen zararı en aza indirmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimine yönelik çalışmalar da hız kazanmıştır. Özellikle ülkemiz rüzgâr haritasında görülen rüzgâr santrallarının kurulabilmesine elverişli alanların zeytinlik sahalarına yakınlığı, bu tesislerin yapımına engel teşkil etmektedir."

 

Sanki yıllardır Yatağan ve Afşin-Elbistan rezaletlerini yaşamıyormuşuz gibi…

 

 

Bu tasarıda yer alan "zeytinlik saha" tanımlaması ile 25 dekardan küçük sahalar artık zeytinlik saha sayılmayacak. Türkiye'deki zeytin bahçelerinin ortalama büyüklüğü 10 dekar olduğu için zeytinlik sahaların yarıdan fazlasının kanunun koruyuculuğunun dışına çıkarılacağı belirtiliyordu. Hedef savunmasız küçük üretici idi.

 

Bu kurul onay verdiği takdirde, zeytinlik sahalarına üç kilometre mesafede madencilik faaliyetleri, petrol ve doğalgaz arama ve işletme faaliyetleri gibi yatırımlara izin verilebilecekti.

 

Ancak geniş kapsamlı bu tasarının nelere yol açacağı enerji ve maden lobisince hesap edilmesine rağmen, komisyon üyesi milletvekillerinden gizleme çabaları gözden kaçmıyordu. Kamuoyu Kaz Dağları, Bergama krizlerinden sonra daha uyanık ve ağaç katliamına karşı daha hassas ve çevre sorunlarına karşı daha tepkili idi. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.