Takip Et

DÜNYA TARIMINDA DEĞİŞİM RÜZGÂRLARI VE BİZ

Covid-19 salgını ülkeleri ve devletleri tüm sektörlerde olduğu gibi tarımda da gelişmelere ayak uydurabilmek ve salgının etkilerini en aza indirmek üzere pek çok tedbirler aldılar. Tedbir paketlerinden gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin tarım sektörleri önemli ve bazen azami oranda yararlandılar.

Acaba değişim bu ülkeleri nasıl etkiledi ve ne gibi tedbirler alındı?

Dünyada, tarım ve tarımla bağlantılı olan özellikle lojistik ve ticaretle doğrudan ve dolaylı sektörlerin yapıları ve işleyişleri günden güne hızla değişmektedir. Bu ülkelerde tarladan başlayıp tüketici ile sona eren pazarlama ilişkileri zincirinde, diğer aktörlere göre üretici daha fazla belirleyici konumdayken, bu ilişkilerdeki belirleyicilik yer değiştirmeye başlamıştır.

Bu köklü değişim tarım sektörünün yönetiminde, pazarlama sisteminde ve yeni ve stratejik yaklaşımları yaratmakta ve uygulamaya koymaktadır. Bu da tarım sektöründe her düzeyde yenilenmeyi de beraberinde getirmektedir

Tarım ve tarıma dayalı endüstri özellikle gıda sanayi, son yirmi yılda hammadde üretiminden tüketiciye uzanan zincirde tüketici, nicelik ve nitelik olarak ağırlık kazanmaya başlamıştır. Piyasa sinyal akımının tersine dönmesinde, tüketicilerin ağırlıklarının artmasının yanında, tarım ve tarım-dışı lobilerin güç dengesinin tersine dönmesine yol açmıştır.

Özellikle ülkemizde market zincirlerinin tarım ürünleri ve gıda pazarlamasında üslendikleri rol bunun bir örneğidir. Her ne kadar market zincirleri gıdayı zamanında tüketiciye ulaştırmada etkili bir rol üstlenmiş gibi gözükse de aralarındaki söz birliği ve fiyat eşitleme çabaları “tröstleşme” endişesi yaratmıştır.

Türk tarım sektörü neden bu değişime ayak uyduramamaktadır?

Bu sorunun cevabı üç kelime ile verilebilir:Politikacılar,bürokrasi ve bunların tarımın önüne engel olarak koydukları mevzuat…

Türkiye’de, öncelikle devlet,politikacılar ve politikacıları tarım politikalarına ilişkin yapılan değerlendirmelerde yönlendiren Ankara bürokrasisi halka ve Türk çiftçisine güvenmedikleri gibi tarım,tarımsal politkalar ve tarım planlaması hakkında yeterince bilgi sahibi olamamışlardır.

Bu konuda en büyük zorluk tarımın kısa,orta ve uzun vadeli amaçlarının tam olarak ne olduğunun belirlenememesinde ortaya çıkmaktadır.Tarım politikalarının günübirlik olarak arz-talep,fiyat hareketleri ve ithalat-ihracat rakamları üzerinden dar ve kısır bir döngüde belirlenmesi uzun vadeli planların yapılmasını engellemektedir.

Genelde kırsal politika ile tarım politikası, amaçlar ile araçlar ve kısıtlar birbirlerine karışmış,çoğu zaman da karşıt hale gelmişlerdir.

Türkiye’nin genel ekonomik ve sektörel hedeflerinin ortaya konduğu beş yıllık kalkınma planlarında ve benzer amaçlı çalışmalarda da bu karmaşa açıkça ortaya çıkarken hedefler bir önceki beş yılın hedeflerinin “kopyala-yapıştır” düzeninde yürümektedir.

En basitinden tarımsal politikalar denildiğinde akla,üreticiye yılda bir ödenen,her bir küçük çiftçi için ayrı ayrı çerez parası cesametinde kalmış olan desteklemeler gelmektedir.

Gerçekte ise desteklemelerin uzun vadeli amaçlarının olması tarımda radikal değişiklikleri, bu amaçların çiftçi refahını,rakip ülkelerle rekabet üstünlüğünü içermesi gerekmektedir.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.