Takip Et

BATI TİPİ TARIMSAL ÖRGÜTLENMELER

Türk tarımının en önemli yapısal sorunlarından birisi de örgütlenmedir.

AB ve ABD örgütlenmelerinde ilk hedef ve amaç üreticinin refahı ve tarımın sürdürülebilmesidir.

Bizde ise bu hedef arka plana itilmiş,refahı sağlayacak olan piyasa yapıcılığı sektör dışı aktörlere ve başka sektörlere devredilmiştir.Kooperatif ve birliklerin piyasa yapıcılığı,planlama,finans ve pazarlamada birbirine eklemlenmiş görevlerde bu görevleri yerine getirebilmek için dört dörtlük üstünlüklere kavuşmadıkları için mesleki örgütlenme de üretici tatmin edecek ve örgüte katılmayı destekleyecek motivasyon unsurları bulunmamaktadır.

Türk tarımının en büyük örgütü olan Ziraat Odaları ise piyasa yapıcılığı,pazarlama,planlama gibi ilk sırada yer alması gereken unsurların yasal mevzuatında gereği gibi amir hükümlerle donatılmamış olduğundan,maddi yönden gelirleri de kıstlanmış olması dolayısıyla sadece mesleki örgüt olarak durmaktadır.

Azgelişmişlik, toplumların sanayi devrimlerini gerçekleştirerek tarım toplumu olmaktan çıkamamaları olarak tanımlanmaktadır.

Bu ülkelerde: - Tarımsal üretim, ulusal gelirin büyük kısmını oluşturmaktadır.

- Kişi başına düşen ulusal gelir düşüktür.

- Kırsal alanlarda yoksulluk sınırı içinde yaşayanların genel nüfusa oranı yüksektir.

- Yetersiz beslenme yaygındır.

- Çocuk ölümlülüğü yüksek görülmektedir. Ortalama ömür düşüktür.

- Siyasi ve ekonomik belirsizlikler yaygındır. Darbeler sık sık yaşanmaktadır.

- Kişi başına tüketilen enerji ve çelik miktarı sanayi toplumlarına göre çok düşük seyretmektedir (Antropoloji Sözlüğü, 2003: 106; İsmayılov, 2007: 1-2).

Başta ABD olmak üzere batı ülkeleri tarım ve gıdanın önemini kavrayarak tarım sektörünü ve üreticisini ön plana çıkarmıştır.Öncelikle tarımsal örgütlemeler desteklenmiş ve son derece güçlü hale getirilmişlerdir.

ABD’nin iç tarımsal üretimine yönelik uyguladığı korumacı politikalar, sadece kendi tarımsal üretiminde değil aynı zamanda dünyanın geri kalanının tarımsal üretimi ile ilgili de belirleyici olmuştur. Bu bağlamda ilk bahsedilmesi gereken, ABD hükümetinin 1933’ten beri uyguladığı ve 1938’de üzerinde düzenlemeler yapılan Tarımsal Uyum Yasasıdır (Agricultural Adjustment Act). Hükümet, bu yasa ile ülke içi tarımsal üretimi denetim altında tutmuştur. Kanun özellikle depolanabilir mısır, pirinç, buğday, tütün, pamuk gibi ürünlere fiyat desteği sağlamakta ve ekim alanlarının kontrolüne imkânvermektedir. ABD hükümeti daha sonra bahsi geçen yasaya yaptığı eklerle gıda yardımı (food stamp) adı altında ürün fazlalıklarını okullara, hayır kurumlarına ve ihtiyacı olanlara dağıtma kararı almıştır. Böylece çiftçiden aldığı ürün fazlasını eritme yoluna gitmiştir (Doğruel, 1993: 6).

Sübvansiyon savaşlarının başlamasıyla, ABD ve AB gibi gelişmiş ülkeler, çiftçilerine sağladıkları doğrudan gelir destekleri ile maliyetlerin altında fiyatlarla ihracat yapabilme olanağı yaratmışlardır. ABD, 1996 yılında uygulamaya koyduğu Federal Tarımsal İyileştirme ve Reform Yasası ile üreticiye, üretimden bağımsız doğrudan gelir destekleri sağlayarak hızlı bir üretim artışı sağlamıştır. Yasa, piyasa fiyatlarının dört yıl içerisinde % 48 oranında düşmesine ve tarım sektörüne yapılan desteklemelerin üç kat artmasına yol açmıştır. Bu düzenlemeler, Az Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerin, düşenfiyatların cazibesi ile ithalatlarını hızlı bir biçimde arttırmalarına neden olmuştur. Düşen fiyatlar sonucu artan ithalat bu ülkelerin, genelde düşük verimlilikte çalışan çiftçilerini zor durumda bırakmış ve gıda güvencelerini tehlikeye atmıştır (Şahinöz, 2006: 14).

Hızlı değişen dünya talebi dönemlerinde, hükümet ürün depolama ve rezerv yapma programlarına yöneldi. Hükümet stoklama programlarına alternatif olarak çiftçinin sahip olduğu rezervler, fiyatları istikrarlı hale getirmek için kuruldu fakat politikacılar bunu destekleme fiyatları gibi kullandı. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.