Takip Et

ÇİFTÇİ ODAKLI ÜRETİM

Yadsınmaz bir gerçektir ki artık tarım geliri,istikrarı,mevcutlarının nicelik seyri açısından ülkemizin en alt sektörü haline gelmiştir.

Neden mi çiftçi en az gelir sağlayan kesimdir;

Çiftçi ürün planlamasını,tarla ve bahçe düzenini otrutamamaktadır;

Çiftçi tarımsal varlıklarını hızla kaybetmektedir;

Çiftçinin borcu artmaktadır;

Çiftçinin çocukları baba mesleğini tercih etmemektedir.

Çiftçi neden bu hale düştü?

Bu sorunun cevabını Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Sayın Remzi Baki Suiçmez’in tespitleri ışığında,farklı bir bakış açısı doğrultusunda vereceğiz.

Sayın Suiçmez tarımın diğer sektörlerin baskıladığı bir sektör haline geldiğini ifade ederek, “Bu sektörler yatırılabilir fonların kullanımında birbirlerinin rakibi ve seçeneği olmakla birlikte, işleyiş ve gelişim açısından bütünleyenidir. Kalkınma kavramı genellikle sanayileşme ile eşanlamlı kullanılsa bile, sanayileşmiş her ülkenin tarımda da ileri ülkeler olduğu gerçeğinden hareketle, kalkınmayı bütüncül kavramak, tarım-sanayi-hizmetler sektörlerinin çekişmesi yerine, sektörleri birbirlerinin tamamlayıcısı olarak görmek gerekir. Ülkemizde ise, sektörlerdeki uygulamaların birbirinden bağımsız, eşgüdümsüz karar mekanizmaları tarafından gerçekleştirilmesi sonucu, sektörler arası tamamlayıcılık yerine sektörler arası yarışma ve çatışma yaşanmaktadır.”

Suiçmez,Türk ekonomisinde değişim yaratmak isteyenlerin zamansız hareket ettiğini,tarımın alt yapısı hazırlanmadan,pazarlama sistemiz yerli yerine oturmadan,girdi- satış fiyatı dengesi sağlanmadan,diğer sektörlere karşı çiftçiyi ve başta tarım arazileri olmak üzere tüm tarımsal varlıklarını koruyacak mevzuat vücuda getirilmeden sanayi ve ticareti koruyan adımlar atıldığı için günümüzde “çiftçi odaklı tarım” politikaları ve üretim biçimi hayata geçirelememiştir.

“Ülkemiz tarım sektörü 1980’lerdeki küreselleşme dalgasıyla ciddi bir değişim yaşamıştır. Tarım kesimini korumaya yönelik politikaların daha ülke ekonomisi buna hazır değilken terk edilmesine dayanan ve günümüzde de halen ısrarla sürdürülen neoliberal politikalar sürecinde gerçekleştirilen özelleştirmeler, tarıma yönelik sübvansiyon ve desteklerin kademeli bir şekilde azaltılması, dövize bağlı girdi fiyatlarının sürekli artması, adı ve yapısı sürekli değişen tarımla ilgili bakanlığın yıllardır süregelen ihmalleri, yanlış politikaları ve hatta politikasızlığı; bitkisel ve hayvansal üretimde miktar, verim, kalite sorunları ile iç ve dış pazarlarda rekabet edebilirlik sorunu yaşanmasına yol açmış, üretim planlaması yerine ürün dışalımı yaparak üretimi ve üreticileri cezalandırma uygulamaları yerli üretimi ve üreticiyi olumsuz etkilemiş, büyüyen oligopol yapılar karşısında küçük çiftçi korumasız hale gelmiş, tarımsal üretimde büyük şirketlerin etkisinin artması ve kooperatifçiliğin işlevsel olarak zayıflamasıyla kırsaldaki üretici aile çiftçiliğinden hızla uzaklaşmış, üretici hakkını alamadığı için üretimden vazgeçmiş, başta verimli topraklar olmak üzere doğal kaynaklar hızla talan edilmiş, tüketici sağlıklı ve ucuz gıdaya erişemez olmuştur. Sayısal oran değişimleriyle kalkınmış ülke kategorisine girme ve/veya Avrupa Birliği’ne (AB) uyum gerekçeleri ile Büyükşehir Yasası gibi suni kararlarla tarımsal/kırsal nüfusu gerekli altyapı ve sağlıklı toplumsal dönüşüm politikaları olmaksızın hızla azaltma çabaları ise, kentleşme dahil yeni ciddi sorunları beraberinde getirmiştir.”

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.