Takip Et

Aydın ili ve jeotermal gerçeği-18

Jeotermalin Gürültü Kirliliği

Aydın ilinde çok geniş sahaları kaplayan Jeotermal imtiyaz alanları faaliyetleri ile çok farklı alanlarda çevre kirliliğine neden olmaktadırlar.

Bunlardan birincisi fiziksel çevreye verdikleri zararlardır.

Jeotermal sahalarda karşılaşılan en önemli fiziksel etki olan gürültü seviyeleridir, Kuyu sondajları esnasında yayılan gürültü çok yüksektir. Fakat sondaj faaliyetleri gürültüleri kalıcı ve sürekli değildir. 2-4aylık sondaj süresi sonunda sona erecek geçici bir etkidir. Sondajlarda etüt adı altında yer altından gelen jeotermal akışkanları serbest bırakarak ayrı bir gürültü kirliliği yaratmaktadır.

Sondajlara ulaşımı sağlayan yollarda, personel, kimyasal madde, sondaj kulesi elemanları taşıyan taşıtların yarattığı trafik de ayrı da ayrı bir gürültü kaynağıdır.

Bazı sondaj makinelerinin eski teknoloji ürünü olmaları da gürültü seviyesini artıran önemli bir etkendir.

Bu çeşit tesislerde izin verilen gürültü düzeyi 60 desibel iken pek çok santralde izolasyon etkisinin olmayışı ve denetlemenin bu açıdan bulunmayışı veya ihmali sonucu 110-120 desibel gürültüye rastlamak günümüzün olağan ihmallerinden birisidir.

İnşa edilen santrallerin yerleşim yerlerine yakınlığını ele aldığımızda üç çeşit santral ile karşı karşıya kalmaktayız.

Birinci grupta yer alanlar yerleşim yerlerine oldukça uzak olan santrallardır.

Yerleşim yerlerine uzak santraller. Santrallerin enerji üretimleri esnasında tribünlerden çıkardıkları gürültüleri kapsamaktadır. Zararları çoğunlukla kendi çalışanlarına olmaktadır.

Kızıldere ve Ömerbeyli Jeotermal Sahaları yakınında yerleşim bölgesi bulunmadığı için sadece çalışanlar açısından bir problemdir ve gerekli tedbirlerin alınması ile zararları en aza indirilebilir. Ömerbeyli santrali Ömerbeyli-Alangüllü yerleşim yerleri sınırları içinde yer almaktadır.

Salâvatlı jeotermal sahası ise yerleşim yeri olan Yavuzköy ve Salavatlı’ya orta mesafede bir uzaklıkta yer almaktadır.

Pamukören ve Germencik’te yer alan santraller ise yerleşim yerlerine çok yakın mesafelerde olup çevre halkı her çeşit gürültüden en yoğun oranda etkilenmektedir.

Jeotermal tesislerin belirli bir plan içinde kurulmayışı karşımıza jeotermal uygulamaların sosyo-ekonomik etkileri kapsamına girmektedir. 2014 yılında çıkarılan yönetmelik ile yerleşim bölgeleri yakınında bulunan jeotermal sahalar sanki birer sit alanı imiş gibi ilan edilerek bu tesislerin halktan ve halkın sosyal davranışlarından korunması yoluna gidilerek bu alanlarda yapılaşmaya izin verilmemiştir. Kısıtlama halka uygulandığı için oluşturulan zon (1.2.3. Derceli)bölgelerde halkın sosyal, ticari, tarımsal faaliyetleri ve özgürlüklerinin kısıtlanması ile karşı karşıya kalınmıştır. Jeotermal sahaların bu yönetmelik ile sahanın genişletilmesi sırasında sondaj faaliyetleri ve diğer jeotermal faaliyetler rahatlıkla alanlarını genişletirken denetimlerden kaçınma imkânına kavuşmuşlardır. Bir zorunluluk olan sondaj işlemlerinin olumsuz bir çevresel etkileri bu sayede daha da genişlemiştir.

Her ne kadar gürültü ve insan sağlığı açısından bu tür kısıtlamaların getirilmesi ilk bakışta olumlu gibi gözükse de uzun vadede insan hak ve hürriyetleri açısından Aydın sosyal hayatında büyük sorunlar yaratacak potansiyel bir sorun olarak önümüzde durmaktadır.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.