Takip Et

DÜNDEN BUGÜNE TÜRKLERDE KEÇİ ÜRETİMİ VE ARICILIK

Çukurbağ’da beslenen ve bakılan hayvanları sayısal bakımdan ele aldığımızda keçi ve oğlaklarının ilk sırada olduğunu, öküzün ikinci, merkebin üçüncü sırada yer aldığını görmekteyiz.

Hâsılatları açısından ele aldığımızda ise en yüksek hâsılatın keçiden, daha sonra da sağman inekten sağlandığını görmekteyiz.

Koyun-keçi vergisi olarak tanımlayabileceğimiz ağnam resmi, Çukurbağ’da iki hane tarafından ödenmiştir.

Keçi miktarı ve hâsılatı yüksek olmasına rağmen öşür olarak bu derece az olması genel gelir durumu veya ağnam olarak sadece koyunların kastedilmesi ile ilgili olmalıdır.

Kovan durduğu yere tâbidir. Bu yüzden de üretilen balın öşrü toprağın kendisine tahsis edildiği sipahiye aittir. Şayet bu vergi akçe cinsinden alınıyorsa, defterde hangi miktar yazılmışsa o alınırdı. Bundan daha fazlası alınamazdı. Eğer deftere miktar yazılmamış ise o zaman normal öşür şeklinde alınırdı. Halktan sipahiler tarafından bir vergi alınabilmesi için, alınacak verginin o yöreye özgü düzenlenen vergi defterinde yazılması gerekmektedir. Bir Sipahi'nin defterle tebaası olmayan, ancak arılarını o sipahinin topraklarına getiren üretici, öşrünü defterle tebaası olmadığı halde toprağın uhdesinde bulunduğu sipahiye vermesi gerekmektedir (97).

Bazı yerlerde kovanlardan alınan vergi maktu olarak öşre karşılık yazılmıştı ve bu da kovan başına bir veya iki akçe olarak belirlenmişti. Kovan başına bir veya iki akçe alınması da muhtemelen üretilen bal miktarına göre belirlenmekteydi. Çünkü Karahisar civarında iyi kovandan iki akçe alınırken, zayıf kovandan bir akçe alınmaktaydı (98).

Daha önceki vergilerin birçoğunda görüldüğü gibi bazı kimseler bu vergiden de bazı oranlar dâhilinde muaf tutulabiliyordu. Vergi ödeme bakımından bunların reaya olup olmamaları fark etmiyordu. Bazı yüksek rütbeli memurlar, kadılar, müderrisler, mülazımlar, kalelerde bulunan gönüllüler şayet arılarından bal elde ediyorlarsa bunlar belli bir oranda öşürden muaf tutulurdu. Ayrıca yeniçerilerden kendi maişetleri için besledikleri dokuz kovana kadar öşür alınmazdı; ancak on veya daha fazla kovan olursa tamamının öşrü alınırdı (99).

19. yüzyıl ve gerisi çağlarda Anadolu’da şeker ihtiyacı tatlı meyvelerden, kurularından, yan ürünlerinden ve baldan karşılanmaktaydı.

Sadık Hoca dışında tüm mahalle ve köylerde arıcılık yapılmaktadır. Kızıldere köyünde bal öşrü görünmemesinin nedeni köyün tüm bal hasılatının Tavaslı zade Osman Ağa’ya ait olmasıdır.

Kazanın baş öşründe Ortakçı, Gireniz ve Feslek çoğunluğu sağlayan yerleşimlerdir.

Hane başına düşen ortalama bal öşrü miktarı yaklaşık olarak 10 Guruştur. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.