Takip Et

GDO’LU GIDALARIN DENEYLERLE İSPATLANMIŞ ETKİLERİ-1

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın genetiği değiştirilmiş (GDO) mısır ve soyanın hayvan yemi olarak kullanılmasına izin verilmesine ilişkin biyogüvelik kararları Resmi Gazete’de yayımlandı.

Ve GDO’cular yeni bir kaleyi daha zapt etmiş oldular.

Peki GDO’lu yem,gıda ve bitkisel üretim sonuçlarından neden bu derece korkmaktayız.Niçin endişeleniyoruz?

1970’li yıllarda başlayan DNA teknolojileri, gen yapısı üzerinde yapılan çalışmalar ve bu teknolojilerin sonucunda 1990’lı yıllarda genetiği değiştirilmiş bitkilerin onay almaya başlamasına yol açmıştır. Günümüzde genetiği değiştirilmiş ürünlerin laboratuvar çalışmaları, deneysel alan ekimleri, üretilmeleri ve dağıtılmaları,ticaretinin ve GDO’lu gıdaların insan besini ve hayvan yemi olarak kullanılması,GDO’lu tarım alanlarının özellikle ABD başta olmak üzere uluslararası tohum şirketlerince yürütülmekte olması tarımda verimlilik gerekçesine dayandırılsa da gerçek amaç uluslararası tohum şirketlerinin çok daha fazla para kazanma hırsıdır.

Bu şirketlerin hedefinde Türkiye gibi gelişmekte olan tarım ülkeleri buunmakta;her türlü bürokratik ve politik engelleri aşarak amaçlarına ulaşmaktadırlar.

GDO’lu ürünler insana,hayvana,bitkiye, çevreye ve en önemlisi insanın gelecek kuşaklarına ne derece olumsuz etki yapmaktadır?

GDO’ların, potansiyel riskler taşıdıkları bilimsel araştırmalar sonucu ortaya çıkarılmıştır. GDO içeren ürünler veya GDO’lu ürünler gıda kalitesindeki değişikliklere sebep olmalarıyla birlikte, antibiyotiğe dirençlilik ve potansiyel toksisite geliştirebilirler veya hedef olmayan organizmalara gen kaçışı nedeniyle doğal çeşitliliğin bozulmasına, muhtemel yeni virüs ve toksin oluşumuna neden olabilmektedirler.

GDO firmaları teknik uygulanabilirlikle beraber temel gıdalarda GDO çalışmalarını yoğunlaştırmışlardır.Bunların başında patates,mısır,pirinç,soya,hububat ve pamuk gelmektedir.

“Yapılan deneylerde-hayvanlar üzerinde- sıçanları GDO’lu patateslerle besledi. Sonuçta sıçanlarda kanser hücrelerinin geliştiğini ve beyin, karaciğer ve testis gelişiminin engellendiğini, karaciğerin bir kısmının köreldiğini, pankreas ve bağırsakların genişlediğini tesit etti. Ayrıca bağışıklık sistemi de zarar görmüştür.

Uzun süre tazeliğini korumasını sağlayacak şekilde genetiği değiştirilmiş flavr savr patentli domateslerle 28 gün süreyle beslenen 20 sıçanın 7’si mide kanaması geçirirken 40 sıçandan 7 tanesi ise iki hafta içinde öldü.

GDO’lu pamukların ekildiği alanlarda çalışan Hindistan’ın 6 köyünden tarım işçilerinde göz, deri ve üst solunum yollarında bir takım reaksiyonlar gerçekleşti. Ayrıca pamuk ayıklama fabrikasında çalışan işçilerde de alerjik durumlar tesit edildi. Daha önce de tarlada çalışan tarım işçileri böyle problemlerle karşılaşmadıklarını bildirdiler. İşçilerin tarlada çalışma süreleri arttıkça, şikâyetlerinde artış gözlendi. Hindistan’da Bt pamuk üretilen tarlalarda düzenli olarak otlayan koyun sürüsünde bir hafta içinde 2 bin 168 koyundan 549’u (neredeyse % 25’i) öldü. Yapılan otopsi sonucu, bu ölümlerin toksik reaksiyonlar sonucu gerçekleştiği ortaya çıktı.

2003’te Filipinler’de, Bt mısır yetiştirilen bir tarlaya yakın oturan yaklaşık 100 kişide etrafa yayılan mısır polenlerinden dolayı, deri, solunum, bağırsak reaksiyonları ve başka semptomlar gelişti. Kan testi yapılan 39 kişide, Bt-toksinine karşı antikor tepkimesi bulundu. Aynı semptomlar, 2004 yılında aynı mısır türünün ekildiği diğer dört köyde, tekrar ortaya çıktı. Çiftçiler, GD mısırla beslenen çiftlik hayvanlarında ise bazı üreme problemleri gözlediklerini bildirdiler. Almanya’nın Hesse bölgesinde bir çiftlikte genetiği değiştirilmiş Bt mısırla beslenen süt ineklerinden bir kısmı ölürken sürüdeki diğer inekler hastalığın tespit edilememesi nedeniyle katledildi.

Kaynak:BİLKENT edu.tr. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.