Takip Et

JEOTERMAL ENERJİ VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ BOR VE TARIM-5

Bor, bitki büyüme ve gelişmesi için zorunlu olan elementlerden birisidir. Ancak, bu elementin sulama sularındaki miktarı veya topraktaki çözünürlüğü bitkilerin ihtiyaçlarından fazla olduğunda bitki büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde etkilemektedir.

Türkiye’nin Güneybatısında yer alan ve içinde yaşadığımız Büyük Menderes Havzası, ülkede en verimli tarım alanlarının bulunduğu havzalardan birisidir. Büyük Menderes grabeninde aynı zamanda ülkenin en büyük jeotermal kaynakları bulunmaktadır. Bu kaynaklar ise fazlalığı tarımsal üretim için zarar anlamına gelen bor madenine de kaynaklık etmekte, jeotermal imtiyaz sahibi bazı şirketlerin para hırsı ve bazı şirketlerin de dikkatsizlik ve teknik eksiklikleri dolayısı ile ana sulama damarı olan Büyük Menderes’in bor istilasına uğramasına neden olmaktadır. Aydın çiftçisinin ise bu borlu suları kullanmaktan başka seçeneği de bulunmamakta. Ta Kızıldere’den Didim’e kadar…

1968 yılında ortaya çıkarılan Kızıldere jeotermal alanı bu kaynakların en önemlilerinden birisidir. Bu alanda, yüksek derecede sıcak su ve doygun su buharı hidrolik olarak rezervuarla irtibat halindedir.1969 yılından itibaren Kızıldere jeotermal alanı sürekli olarak jeotermal akışkanlarla beraber bor madenini de Büyük Menderes’e boşaltmış, Didim’e kadar tüm sulanan araziler bor istilasına uğramıştır. Kızıldere jeotermal alanında devlet yönetimi sürerken bazı istisnalar dışında jeotermal akışkan sürekli olarak Büyük Menderes’e boşalmış, özelleştirme sonrasının ilk yıllarında da bu böyle devam etmiştir. Her ne kadar son yıllarda re-enjeksiyon işlemini uygulamalar daha ciddi olarak ele alınsa da incelemelerimiz esnasında kayda aldığımız haber filmler,video kayıtları ve fotoğraflar bu konudaki yasalara tam anlamı ile uyulmadığını göstermektedir.

Kızıldere jeotermal alanında devlet döneminde yaklaşık 17,4 MW dolaylarında elektrik enerjisi üreten bir jeotermal santral inşa edilerek 1984 yılında işletmeye açılmıştır. Bu santral tam kapasite ile çalıştırıldığında 140-150oC’ deki yaklaşık 1500-1800 ton/saat sıcak atıksuyu doğrudan Büyük Menderes Nehri’ne deşarj etmiştir.

Jeotermalin etkilerinin sınırlandırıldığı tebliğde sulama sularındaki asgari değerler Bor için 1 mg/l, Elektrik Kondaktivite için 2000 microm/hos/cm ve SAR için 26 olarak verilmiştir. Atık suyun deşarj edildiği Büyük Menderes Nehri suları, havzada birçok kültür bitkisini sulanmasında kullanılmaktadır.

Bu atıksuyun içeriğinde yaklaşık olarak 1 litre akışkanda 74 mg Bor elementi bulunmakta ve elektrik kondaktivitesi 4000 micromhos/cm, Sodyum Absorbsiyon Oranı ise (SAR) 57 dolaylarındadır. Bu üç parametre, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği Teknik Usuller Tebliği’nde belirtilen en önemli sulama suyu kriterlerini oluşturmaktadır. Ve bu rakamlar jeotermal akışkanların etkisinde kalan tarım topraklarının yakın zamanda kullanılamaz hale geleceği konusunda karamsar bir gelecek tablosu çizerken, Manisa bölgesinde bor oranının bize göre neredeyse iki kat oranında olmasına sevinelim mi bilmem? Bu bor oranı Aydın’ın diğer jeotermal alanlarında ya aynı oranda veya daha fazla çıkmaktadır. Bazı ve pek çok imtiyaz sahibi şirketlerin Büyük Menderes’e jeotermal akışkanları her fırsatta boşalttıklarını düşünürsek vay bizim tarımımızın geleceğine.

Birileri jeotermal enerjiden sandıklar dolusu para kazanırken, benim üreticim onların atık sularının gadrine uğramaktadır.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.