Takip Et

Türk tarımının genel sorunları-1 giriş

Tarım Türkiye ekonomisi içinde, ham üretim hali ile yaklaşık olarak yüzde 15’lik bir paya sahiptir. Tarıma dayalı endüstrinin tarım ürünlerinin mamul hale gelmesi ile yaratılan katma değer de ekonomimize büyük bir girdi sağlamaktadır. Bunun yanında tarım ürünleri ihracatı ülkemizin en önemli ihracat kalemlerindendir. Ülkemiz nüfusunun yaklaşık yüzde 35’i tarımdan geçimini sağlamakta iyine en az bunun yarısı kadar bir nüfus ta tarım ürünlerinin işlenmesi, pazarlanması, iç pazara arzı ve ihracatı ile iştigal etmektedir.

Bu kadar geniş bir nüfusu ilgilendiren ve besleyen sektörün sorunları da bir hayli fazladır.

Bu sorunların çözümünü yararlar açısından ele aldığımızda öncelikle ilk halka olan üreticinin sorunları, ardından da Türk ekonomisinin sorunları çözülmüş olacaktır.

Ekonomi çerçevesinde çözülecek sorunların içerisinde mal hareketi, katma değer, pazarlama, gelir vergisi açısından vergilendirme ve ihracatı sayabiliriz.

Toplumun giyinmesinden beslenmesine kadar tüm ihtiyaçlarının giderilmesinin temelinde tarım sektörünün varlığından hareketle bu sektörün önemi daha iyi anlaşılabilir.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Sayın Şemsi Bayraktar’ın ifadeleri ile “Türk Tarımının temel taşı olan Türk üreticisi bu ülke için en hayati görevi yerine getirmekte; 72 milyon insanımızı, Suriye’ ve Irak’tan gelen yaklaşık 3 milyon mülteciyi ve 35 milyon turisti beslemektedir. Bunun yanında 72 milyonunu giyimini, ev tekstil ihtiyaçlarının ham maddesini temin etmekte, yaklaşık olarak da yıl bazında 18 milyar dolarlık gıda ihracatı yaparak ülke ekonomisine büyük bir katkı yapmaktadır.”

Türk tarımı ve tarım sektörünün en belirgin kesimi olan Türk çiftçisi genel nüfus içine yüzde 35’lik oran ile yaklaşık 25 milyonluk geniş bir aileyi oluşturmaktadır. Bu geniş nüfus üretimi ile hem kendini beslemekte hem de yukarıda Sayın Bayraktar’ın bahsettiği üretim faaliyetini gerçekleştirmektedir.

Ancak batı dünyası kıstaslarına ve ekonomik gerçeklere dayanarak üretim yapan bu kesim üreterek devlete katkı yaparken, aile ve iletme başına üretimi bakımından modern tarım ülkelerinin son derece gerisinde yer almaktadır. Hiç bir ekonomik ve yapısal tedbir almadan Türk çiftçi sayısının azaltılarak hem işletme hem de aile gelirini artırmak mümkün değildir. Üreticilerin aile ve işletme açısından işlediği toprak ve beslediği hayvanın artırılmasının yolu “bırakınızcı” ve “kendi yasaları ve iç dinamikleri ile kendi halletsin” anlayışı ile mümkün değildir.

Türk çiftçisi her ne kadar katma değeri ile Türk ekonomisine katkıda bulunmakta ise de, kayıt dışı işlemler dolayısıyla tarım kesimi gelir vergisi açısından en az ödeyen kesimlerden birisi olarak gözükmektedir. Fakat bu sistemde kazanan çiftçi ve üretici değil aracılar olmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Trük tarımının organizasyonu için geniş bir yapıyı( Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı) ‘nı kurmuş, bunun yan kuruluşları ile faaliyetini sürdürmektedir. Yeterli de olmasa Türk çiftçisine sağlanan devlet imkânlarının Türk ekonomisine yük olduğu görüşü de devlet bürokrasisinde hâkim bir kanattır. Bakış açısına göre değişmesine rağmen Bakanlığın ve yan kuruluşlarının personeli de bu açıdan düşünülmektedir.

Bu açıdan bakıldığında Türk çiftçisini Türk ekonomisine “yük” kabul eden görüşü kabul etsek dahi bu “yük” ün giderilmesinin yolu tarımda yapısal tedbirlerin alınmasıdır.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.