Takip Et

II. DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA TÜRK TARIMI VE TÜRK ÇİFTÇİSİNİN DURUMU (ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU DÖNEMİ)

“II.Dünya Savaşı Yıllarında Başbakan Refik Saydam katı bir devletçilik anlayışı içerisinde fiyat denetimi ve ürünlere el koyma gibi müdahalelerle dolu bir politika izlemiştir. Şükrü Saraçoğlu Hükümeti ise daha esnek politikalar izleme yolunu seçmiştir.

 

“Başvekil Şükrü Saraçoğlu kendi uygulayacakları iktisat ve tarım politikalarının daha önceki hükümetten çok farklı olacağını TBMM’de şu sözleri ile dile getirmiştir:

 

“Bundan evvel benim ve on arkadaşımın dahil bulunduğu hükümet, memlekette hayat pahalılığına ve iktisadi buhranlara mani olmak için verilen salahiyetlere istinaden bir çok sert kararlar aldı ve onları sıkı bir gayretle tatbike başladı. Fakat aradan günler geçtikçe bu kararların matlup neticeyi vermeyeceği yapılan şikayetlerden, tespit edilen fiyatlarla bir çok malların ve gıda maddelerinin bulunamamağa başlamasından ve yapılan tetkiklerden anlaşılmaya başlandı. Onun için yeni hükümet hemen işe başlayarak bu sert tedbirleri yumuşatmaya, yer yer kaldırmaya ve yer değiştirmeye karar verdi; tedbirlerin iktisadi olmasına daha çok bel bağladık.”

 

Refik Saydam Hükümeti iç ve dış ticaret üzerindeki etkisini ve denetimini arttırmak için İaşe Müsteşarlığı (12.02.1941 tarih ve 2/15168 sayılı kararname ile), Halk Dağıtım Birlikleri (14.05.1942 tarih ve 2/17826 sayılı kararname ile) Fiyat Murakabe Büroları, Ticaret Ofisi gibi yeni örgütlenmelere gitmiştir. Şükrü Saraçoğlu Hükümeti ise daha esnek politikalar izleme yolunu seçtiği için bu yeni kurumları kaldırarak iaşe işi ve fiyat denetimleri için alınacak önlem ve uygulamaları il ve ilçe belediyelerine bırakmıştır.”

 

“Hükümet memleketin iaşe işini çözmek için çiftçiyi memnun ederek üretimi arttırmaya çalışmıştır. Çiftçiyi memnun etmek için de fiyatlar arttırılmıştır. Nitekim 1941 yılında bir kilo buğday satışından çiftçi eline 8.5 kuruş geçerken, 1942 yılında 25.5 kuruş, 1943 yılında ise 56.4 kuruş geçmeye başlamıştır. Ancak fiyatları arttırmak üretim artışı için çözüm olmamıştır. Çünkü 1941 senesinde 8 milyon hektarı aşan hububat ekim alanları 1943’te 7 milyon hektarın altına düşmüştür. 1942’de 8 milyon tonun üzerinde olan hububat üretim miktarı, 1943’de 7 milyon, 1944’de ise 6 milyon tonun altına inmiştir (Aktan, 1955: 327; DİE, 1996: 102)”

 

“Hükümet ikinci yol olarak tüketimi azaltmayı düşünmüş, bunun için de ordu ve resmi teşekküllerle büyük şehirlere konmuş olan tüketim sınırlamalarını koruma yoluna gitmiştir. Tüketime konulmuş olan sınırlamaları koruma çabaları da iaşe sorununu çözmede yeterli olmamıştır. Hükümet iaşe ihtiyacını karşılamak için üçüncü yol olarak dışarıdan buğday getirmeyi denemiştir. Bunun için ilk olarak Amerika’ya müracaat edilmiştir. Amerikan Hükümeti bu öneriyi olumlu değerlendirmiş 45 gün içinde 15 bin ton buğdayı kendi vasıtalarıyla getirip teslim edileceğini, nakil vasıtaları Türkiye tarafından bulunmak kaydıyla da istediğimiz kadar buğday verebileceğini belirtmiştir.”

 

“Dışarıdan getirilen hububat ürünleri de iaşe sorununu çözmekte yeterli olmamıştır. İaşeye bir türlü çözüm bulamayan hükümet yem ihtiyacı için arpa ve yulaf açığının bir kısmını dışarıdan tedarik etmiş, kalan kısmı ise ülkede bolca bulunan pancar ve pamuk çekirdeği küspelerinin önemli bir miktarını ordunun hayvanlarına tahsis ederek karşılamaya çalışmıştır.”

 

“Hükümetin serbest piyasanın beşte bir fiyatına buğday satın alması çiftçilerin tepkisini çekmiştir. Bu tepki gerek Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve gerekse Başvekil Şükrü Saraçoğlu tarafından çoğu zaman sert eleştirilerle karşılanmıştır. Hükümet yüzde 25 kararını uygularken, çiftçiden yüzde 25’lik payı alana kadar her türlü hububat alışverişini yasaklamıştır.”

(*):Şener;Sefer, İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türkiye’de Tarım Politikası Arayışları, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (7) 2004 / 1 : 73-92 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.