Takip Et

Jeotermal sistemlerin görünmeyen etkileri-8

Aydın ve Manisa ilinde jeotermal sistemler kurulmadan önce, kurucular, çevreyi, halkı, fiziksel, sosyal, ekonomik yapıyı incelememişler, adeta kendilerinden önceki sosyal ve fiziksel çevreyi yok saymışlardır.

A.Kıvanç Kutluca ve Gülden Gökçen tarafından Buharkent-Kızıldere sahasında yapılan bir sosyolojik araştırma önemli tespitleri ve sonuçları ortaya koymuştur.

Araştırmacılar;

Bölgede yaşayanlara ilişkin veriler; nüfus, nüfus yoğunluğu, yaşam biçimi-ihtiyaçlar- problemler, jeotermal projelere ilgi-beklenti-dâhil olma isteği,

Yönetimsel veriler; yerel yönetim biçimi, yöneticinin siyasal pozisyonu-profili, merkezi yönetimin bakış açısı, sivil toplum örgütlerinin yaklaşımı-beklentileri-uyarıları, yerel-ulusal- uluslararası boyutlarda yasal durum,

Fiziksel ve sosyo-kültürel veriler; jeotermal kaynağın rezerv alanı ve koruma bölgelerine yönelik haritalar, çalışma alanına yönelik jeolojik ve hidrojeolojik haritalar, sahanın arazi kullanım ve bitki örtüsüne yönelik planlar, imar planları (nazım imar ve uygulama imar planları), saha içerisinde bulunan yerleşim dokuları, ekolojik, tarihi ve kültürel anlamda korunması gereken alan yada yapılar (kültür mirası)

Ekonomik veriler; arsa ve konut fiyatları, işgücü ve çalışanların durumları,

Altyapı verileri; elektrik-su-kanalizasyon sistemleri ile jeotermal dağıtım sistemlerinin mevcut durumu, potansiyelleri, ulaşım sistemleri, genel altyapı sistemlerinin birbirine entegrasyonu konularını ölçüt kabul ederek araştırmalarını bu sınırlar içinde gerçekleştirmişlerdir.

Çevre halkı ile anketlerde öncelikli hedef, santrale en yakın yerleşim birimleri olan Kızıldere ve Karataş köylerinde yaşayan halk olmuştur

Araştırma sonucuna göre:

“Kırsal bölgelerde yerel halkın ilgili tesislerde çalışmaya yönelik bir fayda sağlamamış olması ve bu yerleşimler ile jeotermal çalışmaların entegrasyonunun oluşturulamaması, yerli halkın ve yerleşimlerin potansiyellerinin değerlendirilememiş olduğu sonucunu vermektedir.”

Bu araştırma sonucunda yer aldığı gibi jeotermal imtiyaz sahibi şirketler öncelikle yöre halkına “iş bulacağı” ümidini vermektedir.Daha sonra bir “hayır kurumu“ gibi davranacaklarını anlatmaktadırlar.

Gerçekte ise jeotermal enerji üretim tesisleri, elektrik başta olmak üzere kalifiye çalışanlara ihtiyaç duymakta, koca koca elektrik santralleri çevre halkına ihtiyaç duymadan 40-50 kişi ile yönetilebilmektedir.

Santraller ise hem idari denetim, hem halkın gözünden kaçırma hem de çevreden tecrit etmek amacı ile dikenli tel örgülerle çevrilmektedir.

Sanki başka bir ülkenin sınırlarına girer gibi. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.