Takip Et

Jeotermal sistemlerin görünmeyen etkileri-11

Bugün hala birileri,”jeotermalin çevre kirliliği hakkında bilgi kirliliği bulunmaktadır” iddialarında bulunuyorsa bu kişilerin samimiyetinden şüphe etmek gerekmektedir.

Bu kişiler ya dogmatik (sabit ve değişmez fikirli) insanlardır ya da ortada apaçık duran çevre kirliliğini küçümsemektedirler. İnsan,bitki,hayvan sağlığına etkilerini görmezden gelmektedirler.

Veya çevreyi kirletmeleri artık tartışılmaz bir gerçek olan bazı jeotermal imtiyaz sahibi şirketlerin “goy goyculuğu“nu yapmaktadırlar. Ya bu şirketlerden çıkar sağlamakta ya da çıkar beklemektedirler. Bu çıkarlar kendilerine maddi olabildiği gibi siyasi de olma ihtimali mevcuttur.

Başka kesimlerin, bilerek veya bilmeyerek jeotermalin çevre zararları konusunda yanlış bilgilerle, konuyu saptırarak bazı jeotermal imtiyaz şirketlerini savunması affedilebilir. Cahilliğe veya sorumsuzluğuna verilebilir.

Ancak halkın koruyuculuğu görevi pek çok makamla beraber belediye başkanlarına verilmiştir. Özellikle Aydın’ın batı yönünde yer alan bazı belediye başkanlarının bu safta yer alması kabul edilemez.

 

ATMOSFERİ DE KİRLETİYOR

Jeotermal gaz ve akışkanlar toprağı,suyu kirlettiği gibi atmosferi de kirletmektedir.

Atmosferde meydana gelen kirliliği ölçme metotlarından birisi de biyo-izleme olup bilimsel bir teknik olarak literatüre geçmiştir ve pek çok alanda kullanılmaktadır. Bu çalışmada, jeotermal kaynakların çevresel etkilerinin belirlenmesinde en önemli ve uzun süreli verinin elde edilebileceği bir yöntem olarak hava kalitesini dolaylı olarak ölçme olanağı sağlayan bu yöntem kullanılmaktadır. Literatürde, ağaç yosunu türleri (liken, moss), ağaç kabuğu veya toprak örnekleri alınarak bölgede bu türlerin üzerinde birikebilen kirleticilerin belirlenebildiği görülmüştür.

Bu konuda yapılan çalışmalardan birisi de Paoli ve Loppi (2007) tarafından İtalya’da bir jeotermal sahada civa ve diğer iz elementlerin dağılımını belirlemek için liken toplanarak yapılmıştır. Bu çalışmada birbirinden farklı 4 alan seçilmiş ve bu dört alanda birbirinden farklı miktarlarda ağır metal konsantrasyonları belirlenmiştir. Jeotermal sahada belirlenen ağır metal konsantrasyonlarının diğerlerinden daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.

Benzer şekilde kuzey İspanya’da Fernandez ve diğ. (2002) iki farklı tipte yosun çeşidi ile bir yıllık bir süreçte 34 noktadan örnek alarak metal depozisyonunu belirleyen bir çalışma yapmışlar ve iki yosun türünde seçici şekilde bazı metallerin varlığını tespit etmişlerdir. Türlerden birinde civa ve çinko miktarı yüksekken, diğerinde arsenik ve kurşun elementinin daha yüksek konsantrasyonda olduğu saptanmıştır.

Bizde ise bir jeotermal alan henüz devlet yönetiminde iken Şubat-Mart 2007 tarihlerinde gerçekleştirilen arazi çalışmalarında, yarı çevresi 15-20 yıl kadar önce çam ağaçları dikilerek bir çam ormanı oluşturulmaya çalışılmış olan jeotermal sahasında 22 noktadan çam ağacı dış kabuk örnekleri alınmış ve çeşitli anyon, katyon ve element analizi için hazırlanmıştır. Bu yolla santralin oluşturduğu çevresel koşullar biyolojik bir varlık üzerinden tanımlanmaya çalışılmıştır. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.