Takip Et

TÜRK TARIMI VE DIŞ REKABET ŞANSI

Yakın zaman tarihini incelediğimizde, devlet politikası olarak ne zaman başta AB olmak üzere batılı gelişmiş ülke birlik ve bloklarına katılmak için çaba sarf etsek, bu çabadan öncelikle tarım sektörü zarar görmektedir.

1954 yılından itibaren AB ve DTB Tarım Anlaşmalarına göre; kendilerince dünya ticaretini bozan destekleme politikalarına son verme anlayışı Türk tarımını doğrudan olumsuz anlamda etkilemiştir. Gerçekte ise içinde olmadığımız uluslararası bir yapının dayatmalarına boyun eğmiş, ülke olarak ithalat ve ihracat zararlarını hep sineye çekmiştik.

Günümüzde ise Türkiye’nin dış ticaretinde konu olan ürünlerin miktarlarını etkileyecek onarca kota ve benzeri kısıtlamalar konuldu.

Günün şartlarına uygun yeni fiyat destek politikaları ve ihracat sübvansiyonlarını yasaklamak ve kabul edilebilir asgari bir düzeydeki mevcut iç piyasa tarımsal üretim ve pazarlama desteklerini bir takvim içinde indirmek gibi ağır hükümler getirildi. Bu kısıtlamalar günümüzde kısmen sürmekte de olsa daha çok AB mevzuatı ve ikili ilişkiler düzeyinde kalmaktadır.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin çok uzun yıllardır tarım sektörlerini ihmal etmiş olmaları gerçeği aslında tarımdaki problemlerin temel kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır.Burada üzerinde durulması gereken nokta diğer sektörlerin-ulaşım,enerji,maden,mütaahitlik,turizm ve şehirleşme- tarım üzerinde oluşturdukları öncelik ve daha fazla destek alma çabalarının başarıya ulaşmasıdır.

Hükümetlerin 1983 yılından itibaren tarıma yaklaşımlarında tarım lehine temel değişiklikler ortaya çıkmamış yasa,kararname ve yönetmeliklerle yürürlüğe konulan mevzuat sadece günü kurtarmak için alınan kararlar olmuştur.

Sektörlerin çıkarlarının çatışması durumunda hükümetler,bürokrasi ve politikacılar inşaat,enerji,maden,ulaşım ve müteahhitlik gibi sektörlerin yanında yer almışlardır.

Türkiye ve benzeri ülke yönetimlerince ekonomik gelişme için tek çıkar yol sanayileşme ve alt yapı eksikliklerinin giderilmesi olarak görülmüş ve sanayileşmeye öncelik verilirken tarım sektörü ise sanayi ile olan ilişkisine göre ya da arta kalan kıt ve eksik kaynaklarla yetinmek durumunda kalmıştır.

Diğer yandan gelişmiş ülkeler ise, tarım sektörlerini gelişmekte olan ülkelere karşı her zaman -anlaşmalarda öngörülenin aksine- aşırı bir dozlarda korumuşlardır. Bu yüksek korumanın sonucu olarak Türkiye gibi ülkeler dış baskılarla tarımsal desteklerini kısarak kendi çiftçisinin refahını önlemişlerdir.

Gelişmiş batı ülkelerinin, özellikle AB ve ABD’nin tarım politikalarının amaçları incelendiğinde; ülkelerinde zaten azalmış durumda bulunan tarım sektöründeki nüfuslarını aynı düzeyde tutmak,işletme başına düşen geliri artırmak,kendi çiftçisinin gelişmekte olan ülke çiftçileri ile rekabette üstün pozisyonlarını ve aynı nedenle tarımda çalışanlara diğer sektörlerdeki düzeyde gelir sağlayabilmek olarak ortaya konulmuş amaçları geliştirebilmek için hedeflenmiş amaçlar için politikalar geliştirmişlerdir. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.