Takip Et

ÇİFTÇİ VE TARIM ODAKLI KALKINMA

Ülkelerin kalkınmaları sektörler arasında uyum ve dayanışma ile gerçekleşmektedir. Kalkınamayan ülkelerde ise bazı sektörler diğer bazı sektörlere üstünlük sağlayarak kendi çıkarlarını koruma gayreti içindedirler.

Aynen bizde olduğu gibi…Enerji,şehirleşme,inşaat,maden ve turizm sektörlerinin politikacı ve bürorasiden destek alarak tarım sektörünü “yok” saydıkları gibi.

“Kalkınma kavramı genellikle sanayileşme ile eşanlamlı kullanılsa bile, sanayileşmiş her ülkenin tarımda da ileri ülkeler olduğu gerçeğinden hareketle, kalkınmayı bütüncül kavramak, tarım-sanayi-hizmetler sektörlerinin çekişmesi yerine, sektörleri birbirlerinin tamamlayıcısı olarak görmek gerekir. Ülkemizde ise, sektörlerdeki uygulamaların birbirinden bağımsız, eşgüdümsüz karar mekanizmaları tarafından gerçekleştirilmesi sonucu, sektörler arası tamamlayıcılık yerine sektörler arası yarışma ve çatışma yaşanmaktadır.”

“Tarım, sanayi ve hizmetler sektörünü içeren ekonomik bir faaliyette bulunabilmek için öncelikle bir mekâna gereksinim vardır. Tarımsal faaliyetlerin yapıldığı mekân topraktır. Kırsal ve kentsel yerleşimlerin mekânı da topraktır. Toprak olmadan herhangi bir ekonomik faaliyette bulunmanın olanaksızlığı yanında, bu kadar önemli olan topraklardan 1 cm kalınlığındaki I. sınıf toprağın oluşması için 150 yıl ve 60 cm derinliğinde I. sınıf toprağın oluşması içinse 9000 yıl beklemek gerekmektedir. Oysa topraklar, doğal olarak kaybedilme dışında, insan faaliyetleriyle birkaç ayda/ yılda kolayca yok edilebilmektedir.”

“Ülkemiz topraklarıyla ilgili sorunları yaratan etmenleri toprak özellikleri ve yeryüzü biçimleri, arazi kullanma durumu, mülkiyet biçimi ve tarımsal yapı, kültürel ve toplumsal yapı, devletin makroekonomik tercihleri, nüfus hareketleri ve kentleşme, tarımsal destekleme politikalarındaki yanlışlıklar, ulusal planlama anlayışındaki yetersizlikler, yasal ve yönetsel yetersizlikler, yargı kararlarına uymama, ulusal bir toprak koruma ve kullanma politikasının olmayışı şeklinde sıralayabiliriz (Suiçmez, 2000).”

“Ülkemizde kırsal alandaki tarım sektörüne yönelik toprak ve arazi düzenlemeleri dışındaki çalışmalar, yerleşmelerin planlanması çerçevesinde “imar planlaması ve arsa politikaları” şeklinde gerçekleşmiştir. Cumhuriyet döneminden itibaren ve özellikle planlı dönemde temel kalkınma tercihi olarak seçilen sanayileşme tercihine paralel olarak kentleşmenin maliyetini düşük tutmak için arazi kullanım amaçlarına göre uzun dönemli bir planlama yapılmadan yerleşmenin sağlanması, yapılan planların uygulamadaki yetersizliği, şehir imar planı yapımındaki yetkili mercilerin dönemsel değişmeleri ve kontrol yetersizliği sonucu, emlak komisyoncuları ve arsa spekülatörlerinin istekleri doğrultusunda rant artışına bağlı olarak verimli tarım arazileri kaybedilmekte, büyük kentlerde kamu arazilerinin işgali şeklinde başta gecekondular olmak üzere, çarpık yapılaşmalar, çarpık kentleşmeler ortaya çıkmaktadır.”

“Yerel yönetimler bu süreçte, toprakları yerli ve yabancı sermayeye açan aracı kurumlar haline dönüşmüşlerdir. Belediyelerin kentsel toprak rantının biçimsel oluşum ve bölüşümünü düzenleme rolü, devlet topraklarını özel mülkiyet havuzuna katma, özel malları ile orta mallarını rant büyüklüğü üzerinde doğrudan belirleyici olacak biçimde kullanma, kentsel düzenleme kararları doğrultusunda harcama yapma, sermaye birikimi sürecine özel sektöre çok sayıda ve gür kanallar açma şeklinde gerçekleşmektedir.”

Çıkarılan kararnameler ile tüm tarım topraklarında olduğu gibi meralar da tarım dışı sektörlere tahsis edilebilmektedir.

Enerji,şehirleşme,inşaat,maden ve turizm sektörleri, mevzuatın verdiği izin ve kolaylıklar sayesinde tarım topraklarına gözlerini dikmiş durumdadır.

Hiçbir çiftçi fabrika bahçesinde,maden sahasında,elektrik santralinde tarım yapmayı düşünmezken bu sektörler tüm faaliyetlerini tarım topraklarında sürdürmeye kararlıdırlar.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.