Takip Et

Türk tarımının siyasetten beklentileri-7

Türk tarımının ve Aydın üreticisinin güncel sorunları bulunmaktadır. Bunların pek çoğu yapısal anlam içermektedir. Her ne kadar son yıllarda yapısal sorunlar yasalarla aşılmak istenmişse de üretici, mesleki kuruluşlar ve tarımın asli sahiplerinin görüşleri alınmadan, Ankara’da masa başında hazırlanan yasalar, derde yeterince derman olamamıştır. Fakat çözüm yine Ankara’da yeni kurulan hükümettedir.

Sorunlarım başında mevcut yasa ve yönetmeliklerde yer alan bazı hükümlerin uygulanamaz olması, yasal müeyyidelerinin yetersizliği, tarım amaçlı çıkarılmalarına rağmen tarımın aleyhine kullanılabilir olması gelmektedir.

Üreticilerin tarımla ilgili güncel dertlerini sıralayalım:

• Üretici Birlikleri Yasası’nın yetersizliği,

• Tarım Kanunundaki eksiklikler,

• İyi ve Organik Tarım Uygulamalarında desteklerin özendirici olmaması,

• 4081 Sayılı çiftçi Malları Kanununun günümüz şartlarında hizmete uygun olmaması,

• TARSİM kapsamının üretici taleplerinde cevap veremeyecek derecede kısıtlı olması, ekspertiz problemleri,

• Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Yasasındaki eksik ve yanlışlıklar,

• Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu yasasının küçük üretici yararına düzenlenmemiş olması,

• Tarım topraklarının enerji, maden ve diğer sektörler karşısında savunmasızlığı.

Özellikle Ege bölgesi (Aydın, Manisa) üreticilerini ilgilendiren yasalardan birisi 5686 sayılı JEOTERMAL KAYNAKLAR VE DOĞAL MİNERALLİ SULAR KANUNU,2007 yılında yürürlüğe girmesine rağmen, günümüzde neredeyse amacına uygunluktan çıkmış, uygulanamaz hale gelmiştir. Yasa ve yönetmeliği adeta Jeotermal sistemleri kollarken, geniş halk kitlelerinin yaşama biçimlerine müdahale etmekte, tarım ve çevre katliamlarına uygun zemin hazırlar durumdadır.5686 sayılı yasanın maddi müeyyideleri komik rakamlar haline gelmiş, çevreye zarar vermeye niyetli bazı jeotermal imtiyaz şirketleri için bu cezaları ödemek mali bakımdan sorun olmaktan çıkmıştır.

Ve bu yasa 2872 sayılı Çevre Yasası’nı hiçe saymakta, denetimsizlik nedeni ile uygulanamaz durumdadır.5686 ve 2872 sayılı yasalar uyumlu hale getirilerek tarımın jeotermal sistemlerden zarar görmesinin önüne geçilmelidir.

Ha keza 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım yasası da delik deşik vaziyettedir. Kanunun 13. Maddesi açık hükümler taşımasına rağmen bazı toprak koruma kurulları bu madde hilafına, tarım arazilerinin tarım dışı kullanımına izin verebilmektedirler.

Yine aynı kanunun 20.maddesinde belirtilen cezalar metre karede bir lira ve elli kuruş gibi komik rakamlara tekabül etmektedir ki tarım topraklarına ve ürünlerine zarar verme niyetinde olanlara bulunmaz fırsatlar yaratmaktadır.

167 Sayılı su yasası da gözden geçirilmesi gereken yasalardandır ki tüm sularımız ve su havzalarımız korunabilsin.

Hükümete ve TBMM’ye düşen hukuki sorumluluklardan en başta geleni yasalar arasındaki çelişkileri gidermek ve geleceğimiz olan çevre, tarım, su gibi öğelerin korunması için en sert tedbirleri almak ve bu yolda gerekli yasal düzenlemeleri yapmaktır.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.