Takip Et

Cumhuriyet Hükümetlerinin Tarıma Yaklaşımları-20

Savaşın ilk yılında görev yapan Refik Saydam hükümetleri devletçilik temel yaklaşımı altında iktisat ve tarım politikalarına dönük olarak üç önemli problemi çözmeye gayret etmişlerdir:

• En önemli problem olarak savaş döneminde büyük bir tüketim grubu olarak ortaya çıkan asker ve büyük şehirlerin iaşesinin temini görülmüştür.

• Savaşın meydana getirebileceği mal ve ürün kıtlığı önlenmeye çalışılmıştır.

• Devletçilik politikasıyla birlikte devletin piyasaya yoğun müdahalesinin yol açacağı ihtikâr, istifçilik ve karaborsacılık önlenmeye çalışılmıştır(1).

1939 Kasım ayında yeni bir takım düzenlemeler yapılacağının sinyalleri dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından verilmeye başlanmıştır. İsmet İnönü Kasım ayında TBMM açış nutkunda,

 

“İçinde bulunduğumuz fevkalade şartların iktisadi hayatımızın nizamını muhafaza etmek için ayrıca kanuni tedbirlere ihtiyaç göstermesi ihtimali vardır…” diyerek yeni düzenlemelere işaret etmiştir(2).

Refik Saydam’ın ölümü ile Başbakan seçilen Şükrü Saraçoğlu Saydam hükümetlerinden daha farklı politikalar izlemeye başlamıştır.

Hükümet 18 Ocak 1940 tarihinde Milli Koruma Kanunu çıkarmıştır.

Milli Korunma Kanunu iaşe ve ziraat işlerine dair bir çok hükümler içermektedir. İaşe ve ziraata dair bu hükümlerin etkisi büyük olmuştur. Ziraatta bütün üretim kuvvetlerinin, üretim vasıtalarının en verimli şekilde düzenlenmesi gözetilmiş, boş duran iş gücü için bir iş mükellefiyeti bile getirilmiştir. Kanunun 37. maddesine göre hükümet, ziraatta çalışabilir her vatandaşı kendi işi yüzüstü kalmamak şartıyla ikametgâhının en çok 15 km mesafesi dâhilinde bulunan, şahıslara veya devlete ait ziraat işletmelerinde gerekli ihtiyaca göre münasip ücretle çalıştırabilecekti (3).

Kanun yurt topraklarından ziraata elverişli olup da boş duran parçaların devlet eliyle işletilmesini de içermekteydi. Kanunun 39. maddesine göre hükümet, üzerinde ziraat yapılmayan 500 hektardan fazla araziyi bir bedel karşılığında işletebilecekti. Yine belirli mıntıkalarda ihtiyaca göre ziraat çeşitlerini tayin ve tespit görevi de bu kanunla hükümete verilmişti. Kanunun 38. maddesinde bu durum açık olarak görülmektedir (4).

 

Milli Korunma Kanunu’nun 40. maddesine göre hükümet ziraata elverişli 8 hektar ve daha fazla arazi sahibi olan her şahsı bu arazinin yarısı kadar hububatı ekmeye ve ektirmeye mecbur tutabilecekti. Kanunun 41. maddesi ile de ekilen her dört hektar arazi için bir çift öküz milli müdafaa mükellefiyetinden istisna edilmiştir. Böylelikle kanun aynı zamanda muayyen şartlar içinde iş hayvanlarının harp mükellefiyetinden muaf tutulmasını sağlamış ve çiftçilere üretim araçları verilmesini ve kredi temin edilmesini hükümete vazife olarak yüklemiştir (5).

Kaynaklar:

(1): Sefer Şener; İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türkiye’de Tarım Politikası Arayışları, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (7) 2004 / 1 : 73-92, s 76.

(2):Şener, a.g.m. s 76.

(3): Dönem, 1940, Sayı 4 s 137-140.

(4): Şener, a.g.m. s 78.

(5): Şener, a.g.m. s 78.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.