Takip Et

AYDIN İLİNDE İLK ÇAĞ DEPREMLERİ

M.Ö 26 yılında Büyük Menderes’e çok yakın bir bölgede yer alan yerleşim biriminde deprem ve Büyük Menderes’in taşması sonucu pek çok can kaybı olduğu bilgisi mevcuttur. Strabon da bu yerleşim biriminden bahsetmektedir. Bu yerleşim birimi ve han bugünkü Buharkent köprüsünün yaklaşık 50 m. Güneyinde yer almaktadır. Strabon bu handan şu şekilde bahsetmektedir:

“Karura Phrygia’yla Karia arasında bir sınır meydana getirir. Burası bir köydür. Burada hanlar ve bazıları Maiandros Irmağı’nda bazıları da ırmağın kıyılarında bulunan sıcak su kaynakları vardır. Bir zamanlar bir genelev idarecisinin çok sayıda kadınıyla birlikte hana yerleştiği ve gece meydana gelen depremde bütün kadınlarıyla birlikte gözden kaybolduğu söylenir

 

Bölgede(Nazilli ve Çevresi)Milattan önce 14.yüzyılda olan yer sarsıntısı çok önemlidir. Nazilli ovasındaki birçok şehirler bir gece içinde yok oluverdi (2173).

 

Milattan önce 1.yüzyılda bu yakada olan yer sarsıntıları şehirleri taş taş üstünde kalmayacak kadar yerle bir etti. Toprağı volkanik olan Nazilli şehri ve dolayları tarih boyunca üst üste yer sarsıntılarına uğradı.

 

Strabon bölgedeki depremlerin varlığını Büyük Menderes’in bir kolu olan Lykos (Çürüksu) nehrinin varlığına bağlamaktadır: “Fakat Lykos pek çok yerde yeraltından akar ve yüzeye çıkınca diğer ırmaklarla birleşir. Bu ülkenin depremlere neden olan boşluklarla dolu olduğunu gösterir; Laodikeia ve komşu ülke Karura (Tekke köyü çevresi)kadar hiçbir ülke depremlere böylesine hedef olmaz.

 

Maiandros dolaylarındaki bütün toprakların depremin etkisi altında olduğunu ve iç kısımlara kadar hem ateş hem de su tarafından oyulduğunu, bu nedenle ovalarda başlayan bu durumun Kharonionlular ülkesine kadar uzandığını söyleyebilirim. Bundan Hierapolis’teki, Nysa yöresinde Akharaka’daki (Salâvatlı) ve Magnesia’yla Myous yakınındaki Kharonionluları kastediyorum. Gerçekten de toprak gevrek, kolay ufalanan bir cinstendi, aynı zamanda tuzlarla dolu olup kolay yanabilirdi ve belki de bu nedenlerle ırmağın akıntısı sık sık yönünü değiştirdiğinden Maiandros kıvrılarak akmaktadır…”

 

Strabon’un yaşadığı dönemde meydana gelen en güçlü deprem M.Ö 31 ve 26’da meydana gelen8 ve 9 şiddetindeki depremlere atıfta bulunarak bu bilgileri vermektedir. Anlatımında kastettiği tuzlar ise bugün hala mağaralarda bulunan ve ateşle temas edince alev alan kükürt bileşikleri olmalıdır.

 

“7.yy. da olan beklenmedik bir olayla hızlandı. Heraklius (610–641) hükümdarlığı doğudan gelen Arap akını ve istilaları, dinsel anlaşmazlıklar, politik ve ekonomik baskılar ve büyük kayıplara sebep olan salgın hastalıklarla damgalandı. Fakat son vuruşu her yeri harap eden bir deprem yaptı. Aphrodisias depremde binalarda oluşan hasarlar halen görülebiliyor. Bazı azametli binalar hasar gördü ve halen onarılamadı. 7. yüzyıldan sonra şehrin tarihiyle ilgili az şey biliniyor, bilgilerin kaynağı bazı dini dokümanlar ve piskoposların isimleriyle sınırlı. Arkeolojik bulgular bunlarla birlikte 11.yy la ait küçük yaşam belirtileri olduğunu gösteriyor. Selçukluların 11. ve 13. yy.larda Anadolu'ya yaptıkları akınlar, büyük depremden sonra kalan yerleşim birimlerinin sonu oldu. Bütün bölge Aydın ve Menteşe beyliklerine kaldı. 15. ve 16. yüzyıllarda bölgenin verimli kaynakları yeni yerleşimlere sebep oldu ve Aphrodisias Geyre köylüleri, tarafından işgal edildi.” 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.