Takip Et

Afetler karşısında türk çiftçisi

Coğrafi olarak yedi bölgeye ayrılmış olan ülkemizin her an neredeyse yedi ayrı mevsim yaşıyor olması, ülkemiz tarımının yıl boyunca kesintisiz faaliyetini sürdürmesi bunun sonucu olarak da tarım ürünleri çeşitliliğinde çok geniş bir yelpazeye sahip olmamamız, üreticilerimizin ürettiği pek çok ürünün afete maruz kalmasına neden olmaktadır. Bu da üreticinin ve ürününün korunmasını gerekli kılmaktadır.

Ne yazık ki mevcut mevzuat üreticiyi ve ürününü yeterince koruyamamaktadır. Afetler karşısında çaresiz kalan üretici ürününü değerlendiremediği takdirde girdi ve yatırımdan kaynaklanan borçlarını ödeyememektedir.

Son üç yıldır Bakanlar Kurulu kararı ile doğal olaylar ve afetler kapsamına giren tarımsal zararlardan dolayı üreticilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve Ziraat Bankası’na olan borçları ertelenmektedir. Borç ertelemesi esnasında yıllık faizlendirme sürmektedir. Son dört yıl itibari ile üreticinin bu kurumlara olan borcunda ortalama yüzde 25 civarında bir artış gerçekleşmiştir. Borç ertelemelerinin sürmesinin sonu olmayacağına göre borçların yapılandırma veya faizlerinin silinmesi gibi yöntemlerle üreticilerin rahatlatılması gerekmektedir.

Afet fonu, hükümetler tarafından genelde çalıştırılmak istenmeyen bir kurum. Hükümetler üreticinin TARSİM aracılığı ile ürünlerinin güvence altına alınmasını istemektedir. Her ne kadar TARSİM üretici açısından önemli görevleri üstlenmiş, pek çok olumsuzluğu yenmiş olsa da tek başına afetlerle mücadelede ve üreticiye destek olmada yetersiz kalmaktadır.

5363 sayılı kanun üreticiler aleyhine bazı maddeler ihtiva etmektedir ki ”Bu kanun kapsamında uygulama yılında yer alan riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticiler,20.6.1977 tarih ve 2090 sayılı kanundan yararlanamaz” denilmekte, üreticilerin ürün güvencelerine kısıtlama ve engelleme getirilmektedir. Tarım sigortası yaptıran üreticiler, risk kapsamına girmeyen afetler karşısında korumasız bırakılmaktadır. Hâlbuki olması gereken mevcut kanunların birbirlerinin destekleyicisi ve tamamlayıcısı olmasıdır.

Devletten ve devletin denetim eksikliğinden kaynaklanan taşkın, jeotermal alan etkinlikleri, maden sahalarının tarım alanlarına zararları ve benzeri riskler TARSİM kapsamına alınmalıdır.

Israrla üzerinde durduğumuz gibi küresel ısınma ve iklim değişiklikleri önümüzdeki yıllarda etkisini daha fazla gösterecek, üreticiler daha fazla afetlerle karşı karşıya kalacaklardır.

Bu da ürün güvencesini ve TARSİM’in önemini bir daha öne çıkarmaktadır ki üreticiler TARSİM’den daha fazla yararlanma yoluna giderken, TARSİM’in tanımı daha iyi yapılmalı, çiftçi ile arasındaki bürokratik engeller azaltılmalı, eksperlerin üreticiden yana tavır almaları için gerekli tedbirler alınmalıdır. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.