Takip Et

TÜRK ÇİFTÇİSİNİN ÜRÜN SATIŞ KANALLARI VE YÖNTEMİ

Bu köşenin okurları, Türk tarımının en önemli sorunlarının başında, satış sorunu olduğunu defalarca yazdığımızı bilirler.

Kredi Kayıt Bürosu, Türkiye Tarımsal Görünüm Saha Araştırması 2019,adlı araştırmasında bu düşüncemizin ne derece isabetli olduğu ortaya konulmaktadır.

“Tarım sektöründe her bir ürün ya da ürün grubunun, mevcut kurulu bir değer zinciri bulunmaktadır ve bu zincirin içerisinde bu ürünleri çiftçilerden satın alan belirli alıcılar yer almaktadır. Alıcıların özellikleri ve sayısı ürünün depolanma imkânı, tüketim şekli, işleme sanayisi, tüketici pazarının büyüklüğü ve lokasyonuna göre şekillenmektedir.

Çiftçiler ürün tipi, kendi pazarlama bilgileri ve altyapılarına göre ürünlerini bazen bir toplayıcıya (aracıya) ya da işleyiciye, bazen de tüketicilere doğrudan (perakende) satabilmektedir. Dolayısıyla alıcı tipi bazen ürüne bağımlı olarak baştan belirlenmiş durumda, bazen de çiftçinin tercihine ve kapasitesine göre isteğe bağlıdır. Bu araştırmada Türkiye genelinde ürün ayırt etmeksizin çiftçilerin satış kanallarının dağılımını görebilmek için katılımcılara ürünlerini nereye sattıkları sorulmuş ve diledikleri kadar tercih seçmelerine imkân tanınmıştır.

Çiftçiler satış için en çok toptan alım yapan tüccarlara (aracılara) başvurmaktadır (%59).

Bu durum birkaç nedenden dolayı olağandır. Öncelikle, Türkiye’de tarımsal işletme ölçekleri küçüktür ve üretim alanları dağınıktır. Sanayi (işleme) ve perakende (taze ürün) sektörünün Türkiye gibi büyük bir ülkede bu kadar dağınık ve küçük işletmelerden ürün toplaması fiziksel olarak olanaksızdır. Ayrıca, her ürünün farklı bir taşıma, depolama ve pazarlama kabiliyeti olduğundan ürünlerin toptan satışı ürüne ve yöreye özel tecrübe gerektirmektedir. Bu ihtiyaçlar çiftçilerle aracı tüccarların arasında resmî ve gayri resmî, çoğu zaman uzun yıllara ve sadakate dayalı bir müşteri ilişkisine yol açmaktadır.

Katılımcılar ikinci ve üçüncü seçenek olarak “doğrudan tüketiciye” (%40) ve “perakendeciye” (%21) satış yaptıklarını belirtmişlerdir. Bunun yanı sıra Frankfurt School’un 2011 yılı saha araştırmasında %71 olan tüccarların payı 2019’da %59’a inerken; aynı araştırmada %15 olan “doğrudan tüketiciye” satışlar ise %40’a çıkmış durumdadır.

Son yıllarda tüccarların alış fiyatından memnun olmayan çiftçilerin değer zincirindeki toptancıyı (tüccarı) aşarak doğrudan perakende sektörüne (market, pazarcı, manav, kasap vb.) veya tüketiciye (semt pazarlarında, yol kenarlarında, mahalle sokaklarında) satış yapma konusunda eğilimleri bilinmektedir. Hükümetin de bu konudaki teşvik ve yönlendirmelerinin sonuç verdiği anlaşılmaktadır.

Araştırmada çiftçilerin %15’inin bildirdiği “toptancı halleri” 100 kilogramın üzerinde toptan satılacak yaş sebze ve meyveler için yasal bir satış kanalıdır, fakat zorunlu değildir. Marketler (yerel/zincir), pazarcılar, otel-restoran-hazır yemek sektörü Hal Kayıt Sistemi’ne (HKS) satın alma bildirimi yaptıkları sürece, doğrudan çiftçilerden ürün alabilmektedir.

Türkiye’de çiftçi üyelerinin ürünlerini satan tarım satış kooperatifleri ve ürünleri pazara sevk edebilen üretici birlikleri bulunmaktadır. Daha çok pamuk, ayçiçeği, kuru üzüm, zeytin ve zeytinyağı, kuru incir ve hayvansal ürünlerde (süt, kırmızı et, kanatlı eti, yumurta, bal) aktif olan bu örgütlerin saha araştırmasındaki payı %12 olarak ölçülmüştür. 2000’li yıllardan önce tahıl sektöründe en büyük alıcılardan birisi olan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ise çiftçilerin %6’sı tarafından dile getirilmiştir. Gerçekten de TMO’nun yurtiçi üreticilerden satın aldığı miktar, ürün bazında farklı olmak üzere yüzde 5-15 seviyelerine kadar gerilemiş durumdadır.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.