Takip Et

TARIMIN GELECEĞİ İLE İLGİLİ TAHMİNLER

Türk Tarımına hal-i perişanına baktığımızda iyimser olmak için her hangi bir neden göremiyoruz.

Bunun da temelinde devletin tarıma yaklaşımı yatmaktadır.

Devletin belglerinden olan bütçe ve kalkınma planları bunun en bariz örnekleridir.

Acaba dünya ülkeleri ve tarıma kafa yoran aydın,kuruluş ve bilimsel merkezler dünya tarımının geleceği için neler düşünüyorlar?

Roma’da 2018’de toplanan Food and Agriculture Organization of the United Nations adlı çalştayın “The Future of Food and Agriculture: Alternative Pathways to 2050”, adlı tahminine göre,

“Dünya nüfusunun 2050’ye kadar yaklaşık 10 milyara çıkması durumunda tarım ürünleri talebinde önemli bir artış olacağı öngörülmektedir. Ayrıca yapılan çalışmalarda 2013 yılı temel alındığında ekonomik büyümenin 2050’ye kadar yüzde 50 oranında olacağı tahmin edilmektedir. Düşük ve orta gelirli ülkelerdeki gelir artışı hububata kıyasla et, meyve ve sebze tüketimini artırarak gıda tercihinde kaymaya ve dolayısıyla doğal kaynaklar üzerinde daha fazla baskıya neden olacaktır.”

Dünkü yazımızda Sayın İsmail Uğural’ın ortaya koyduğu “Döngüsel Tarım” anlayışının paralelinde görüşlerin yaygınlaştığını görmekteyiz.

“Tarımın toplam üretim ve istihdam içindeki payının azalması değişen hızlarda gerçekleşmekte ve bu durum ülkeler ve bölgeler arasında farklı zorluklar doğurmaktadır. Tarımsal yatırımlar ve teknolojik yenilikler verimliliği artırsa da, ekonomik teoride ifade edilen azalan getiri prensibi gereği verim artışı giderek yavaşlamaktadır. Tarımsal üretimin önemli bir kısmını oluşturan gıda kayıp ve atıklarını düşürmek, üretim artışlarına olan ihtiyacı azaltacaktır. Ancak doğal kaynakların tahribi, biyolojik çeşitliliğin yok olma riski, sınır ötesi zararlılar ile bitki ve hayvan hastalıklarının yayılması ve bunların her türlü mücadeleye karşı giderek daha dirençli hale gelmesi verimlilik artışında ihtiyaç duyulan hareketliliği düşürmektedir.”

Bunun yanında mevcut tehlikelerin tarıma etkileri de önümüzdeki dönemin en önemli sorunları olarak karşımıza çıkmaktadır.

“İklim değişikliği gıda güvencesi için uygun ve yeterli olmayan bölgeleri daha çok etkileyerek bitkisel ve hayvansal üretimleri, balık stoklarını ve balıkçılığı tehlikeye sokmaktadır. Mevcut tarımsal uygulamalarla artan gıda taleplerinin karşılanmaya çalışılması, doğal kaynakların kullanımı için daha yoğun rekabete, artan sera gazı emisyonlarına ve daha fazla ormansızlaşma ile beraber arazi bozulmasına yol açabilecektir.” 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.