Takip Et

TARIMSAL DESTEKLEMELERİN ÖNEMİ-5

Türkiye’nin AB’ye yaklaşması,Türk tarımı açısından sürekli bir olumsuzluklar zinciri yaratmasına neden olmuştur. AB ülkeleri, kendi çiftçilerini var güçleri ile destekleyip bütçelerinin önemli bir bölümünü tarımsal desteklemelere ayırırken Türk çiftçisine verilen “devede kulak” desteklemelerin önüne geçmeye çalışmışlardır.

Türkiye’nin AB’ye uyum çalışmaları, 9 Aralık 1999 yılında Helsinki Zirvesi'nde AB adaylığının açıklanmasından sonra hızlanmıştır. Özellikle Türkiye’nin 3 Ekim 2005 tarihinde AB ile imzaladığı Müzakere Çerçeve Belgesi’nin Tarım ve Kırsal Kalkınma faslında, tarım sektörü ile ilgili neredeyse aşılması olanaksız hükümler yer almıştır. Bu fasılda yer alan hükümler, değişik ürünler için geliştirilen ve çiftçilere ve sektörde yer alan ürün işleyicilerine verilen destekler, bazı ürünlere yönelik üretimle ilgili kota düzenlemeleri, bu ürünlerin ithalatına yönelik kısıtlamalar, ek tarifeler gibi hususları kapsamaktadır. Ayrıca tarımla uğraşan ve gelir düzeyi düşük kırsal kesimin ihtiyaçlarını karşılamaya, gelir kaynaklarının çeşitlendirilmesine yönelik tedbirlerin bulunduğu AB kırsal kalkınma politikasının uygulanabilmesi için zemin teşkil eden planlama, programlama, izleme ve değerlendirme, mali yönetim ve kontrol ile politika amaçlarına ulaşmak için kurulması gereken sistemler ve idari araçlar da bu başlık altında ele alınmıştır(1).

Türkiye, 2001 yılından itibaren uygulanmaya başlanan Tarım Reformu Projesi (ARIP) kapsamında; tüm tarımsal fiyat desteklemelerini ve girdi sübvansiyonlarını kaldırarak Doğrudan Gelir Desteği Sistemi'ne (DGDS) geçmiştir. Başka bir deyişle 2000 reformu, Türkiye tarımsal destekleme politikalarında radikal bir değişiklik olarak gündeme gelmiştir.

Doğrudan Gelir Desteği (DGD), Dünya Ticaret Örgütü’ne göre kamu kaynaklarından hedef tarım üreticilerinin gelir düzeyini etkilemek amacıyla yapılan transferler şeklinde uygulanan bir politika aracıdır. (2)

DGD ile üreticilere üretimden bağımsız doğrudan gelir ödemesi yapılmaktadır. Bu politikanın özelliği, piyasanın işleyişine bir müdahale olmaması nedeniyle üretim, tüketim, ve dış ticaret kararlarının piyasa koşullarına göre belirlenmesi, desteklemenin toplumsal refah kayıplarına neden olmaması ve harcamaların hangi amaçla yapıldığını izleme açısından uygulamanın şeffaflığıdır. Ayrıca tarım kesimine yönelik gelir yardımının hedef kitleye bağlı olarak daha adil bir gelir dağılımını sağlaması da hedeflenmiştir.(3)

2004 yılında DGD uygulaması çerçevesinde 2003 yılında olduğu gibi, dekar başına ödeme 16 milyon TL ve tarım arazisi üst sınırı 500 dekar olarak belirlenmiştir. 2003 yılında, çiftçi kayıt sistemine dahil olan yaklaşık 2,76 milyon üretici ve toplam 16,6 milyon hektar arazi için 2,72 katrilyon TL ödeme yapılmıştır. (4)

(1): TC Avrupa Birliği Bakanlığı, 2011.

(2)Şahinöz, Özaltan, vd, 2005:16).

(3):Eraktan, Abay, vd., 2004:60).

(4): (DPT, 2006:12). 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.