Takip Et

İNSAN,TARIM VE KURAKLIK

Televizyon kanallarında ve gazete haberlerinde günübirlik Afrika’dan Avrupa’ya göç etmeye çalışan göçmenlerin haberlerini izlemekteyiz.

Burada sorulması gerekn soru şudur:Afrikalı göçmenler daha refah bir hayat için mi göç etmektedirler yoksa Afrika’da yaşama ümitleri kalmamış mıdır?

Bu soruların cevabının küresel ısınma ve kuraklıkla ilgisi var mıdır?

Yağışlar, genel olarak Kuzey Yarımküre'nin yüksek enlemlerindeki kara alanlarında, özellikle de soğuk mevsimde bir artış göstermiştir. Buna karşılık, 1960'lı yıllardan sonra Afrika'dan Endonezya'ya uzanan subtropikal ve tropikal kuşaklar üzerindeki yağışlarda ani bir azalma gözenmiştir. Bu değişiklikler, akarsularda, göl seviyelerinde ve toprak neminde de gözlendi. Subtropikal kuşakta ve özellikle Afrika'nın Sahel bölgesinde 1960'lı yıllarda başlayan şiddetli kuraklıklar, on binlerce insanın göç etmesine ve milyonlarca hayvanın ölümüne neden oldu. Subtropikal kuşak yağışlarındaki ani azalma, 1970'li yıllarla birlikte Doğu Akdeniz Havzası'nda ve Türkiye'de de etkili olmaya başladı (Türkeş, 1996a ve 1998a).

Son birkaç yılda ise Afrika’nın bazı bölgelerinde yağmur yağmaz,kuraklık ise yükselmesini sürdürmeyi devam ettirdi.Bu bölgelerde deyim yerinde ise” ot dahi bitmeyince” hayvancılık ve bitkisel üretim de kesintiye uğramaya ve insanlar aç kalmaya ve çözümü de göç etmekte buldular.Bu yüzden kendilerine en yakın ve gekişmiş kıta olarak Avrupa’yı vatan seçme tercihinde bulundular.

Peki, ülkemizde durum nasıldır?

1970’li yılların başı ile 1990’lı yılların ortası arasındaki yaklaşık 20-25 yıldaki kurak koşullardan en fazla, Ege, Akdeniz, Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri etkilenmiştir. Kuraklık olaylarının en şiddetli ve geniş yayılışlı olanları, 1973, 1977, 1989 ve 1990 yıllarında oluşmuştur (Türkeş, 1996b).

Genel olarak Doğu Akdeniz Havzası'nın ve Türkiye'nin yıllık ve özellikle kış yağışlarında, 1970’li yılların başı ile 1990’lı yılların ortası arasında gözlenen önemli azalma eğilimleri, bu bölgede etkili olan cephesel orta enlem ve Akdeniz alçak basınçlarının sıklıklarında özellikle kış mevsiminde gözlenen azalma ile yer ve üst atmosfer seviyelerindeki yüksek basınç koşullarında gözlenen artışlarla bağlantılı olabilir (Türkeş, 1998a).

Geçtiğimiz birkaç yılda ülkemizde sık sık yaşandığı gibi küresel ısınmanın sürmesi durumunda, aşırı hava olayları (şiddetli fırtınalar, kuvvetli yağışlar ve fırtına kabarmaları) gibi meteorolojik, bu olaylara bağlı olarak oluşan taşkınlar ve seller gibi hidrolojik ve uzun süreli kuraklık olayları ve çölleşme süreçleri gibi klimatolojik kökenli doğal afetlerin şiddetinde, sıklığında ve etkinlik alanında önemli artışların olabileceği beklenmektedir.

“Küresel sıcaklıklarda, özellikle 1980’lerden başlayarak belirginleşen ısınmaya koşut olarak, 1980’lerde ve özellikle 1990’lı yıllarda doğal afetlerin daha sık oluştuğu ve daha etkili olduğu dikkat çekmektedir. Artık günümüzde, giderek daha çok sayıda iklim bilimci, doğal afetlerdeki bu belirgin artışı, insan kaynaklı sera gazlarının atmosfere salınması sonucunda kuvvetlenen sera etkisine (küresel ısınmaya) bağlamaktadır.”

Bizde ne olabilir sorusuna en kötü senaryolardan birisi ile cevap verelim.2021 yılı ilkbahar ayları kuraklık açısında en kötü yıllardan birisi oldu.Bu da kuru tarım yapılan hububat başta olmak üzere,meyve,baklyat,yem bitkleri üzerinde etkili oldu.Şimdiden yem bitkileri ve hubabat açığı ortaya çıktı.

Covid-19 salgını dolayısıyla ülkeler gıda ithalatını yasaklarken veya kısıtlarken buğday başta olmak üzere gıda sıkıntısı yaşanabilir.Kuraklığın bu hızla devam etmesi ile,1800’lü yılların başlarında olduğu gibi Orta ve Güneydoğu Anadolu’da gıda ve yem bitkisi üretimi sekteye uğrayabilir.Bunun adı da kıtlıktır.Ve bu bölgelerden batıya toplu insan göçü beklenebilir ve bu bölgeler ıssızlaşabilir. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.