Takip Et

Kazananı ve Kaybedeni ile İncir-1

İncir üzerinden sürdürülen sömürü düzeni ne yazık ki hiçbir zaman önlenememiş; zararı bu geniş coğrafya üzerinde incir üreten Aydın ve İzmir köylüsü çekmiştir. Şimdi bu coğrafyayı ve incirin bu coğrafyayla ilişkisini ve incir ticaret ve ihracatını inceleyelim:

İncirin macerası bahçede başlamakta idi. XIX. yüzyılda incir üretimi, özellikle son çeyreğinde hızla artıp değeri artarken bu fiyat arışından ve ticaretten yararlanamayan sadece incir üreticisi Türk köylüsü idi.

Bütün bölgelerde, incir sezonu yani ihracat için toplanmaları ve paketlenmeleri 20 Ağustos’ta başlar. İncirler tam olarak olgunlaştığı zaman, incirler her ağacın etrafındaki kalın çimliğe kendiliğinden düşer.24 Saatte tüccar ihracatçının, ayırma işleminin hemen başlatıldığı hana taşınmış olurlar. İlk operasyon kadınlar tarafından hızlıca büyüklüklerine göre üç sınıfa ayrılırlar. Ayakçı adı verilen işçiler, incirleri küçük sepetlere doldurarak taşırlar. Bunlar da en alt kalitedeki incirlerin ayrımını yaparlar(Anonim).

İncirler Ağustos ayında ballanmaya başlayınca hemen kopartılır, incir harmanları denilen yerde kurutulurdu. “15 Ağustos günü de Alsancak garına büyük gösterilerle ulaşılırdı. Kuru incir sepetleri ve çuvalları. Alsancak Garı’ndan önce yeni Osmanlı Demiryolu ile tanışmadan öncede incir bayramı kutlamaları yapıldığına dair güçlü karineler vardı. Trenin olmadığı zamanlarda incirleri en güzellerinin yetiştiği doğru nokta olan Nazilli’den deve kervanları getirirmiş. İzmir’e, özenle hazırlanmış kırmızı beyaz çuvalların içinde. Elde var olan bilgiler incir bayramı kutlamasının Cumhuriyet dönemine kadar eski adı Punta olan Alsancak Garı’nın önünde yapıldığını ortaya koyuyor” İzmir’e getirilen incirler pazaryerine konur konmaz incir tacirleri tarafından alınıp o gece işletilerek, şehirde bulunan yabancı şirketlerin vapurlarına yüklenerek Avrupa’ya gönderiliyordu(112).

İzmir’de işletmelerde Türk işçilerin emekleri sömürülerek, incir ihracata hazır hale getirilirken Aydın’da incir bahçelerinde durum hiç de farklı değildi.

İngiliz çiftliklerinin bazı kesimlerinde eski yöntemlere göre düzenlenen ortakçılık ve parasal kira uygulamaları sürerken diğer kesimlerde ücretli isçiler çalıştırılmaya başlandı. 1868 yılında mevsimlik isçi kıtlığının en yüksek düzeye çıkması sonucu birçok ürün gibi incirlerin bile ağaç üzerinde ve diplerinde çürümeye bırakıldığı bir zamanda İngilizler işçi sıkıntısı çekmediler. Yirminci yüzyılın ilk yıllarında İngilizlerin ödediği ücretlerin günde ortalama 3 Şilin gibi yüksek bir düzeyde olduğu görülüyordu. 1911 yılında tütün toplama ve ipe dizme isinde çalışacak isçilere ödedikleri ücret ise 6 Şilindi ve o zamana kadar bölge’de hiçbir gündelikçi isçi bu kadar yüksek ücret almamıştı(113).

Bu mevsimlik yolculuk safhalar halinde gerçekleşmekteydi. İncir üreticisi ile İhracatçı arasındaki ilk unsur deveciler idi. Devreciler nakliyeci sınıf olmalarının yanında imtiyazlıydılar.

İncir bahçede yetiştikten sonra önce Deveci Ağalarının eline geçerdi. Deveci ağaları köylünün incirini alır, İzmir’e taşımakla ve ve hakkına düşeni komisyoncudan alıp ödemekle mükellefti. Üretici ile deveci ağası arasında herhangi bir yazılı anlaşma olmayıp, ilişkileri salt güvene dayalıydı.

Deveciler köyde az çok malı bulunan ve aynı zamanda köyde sözü geçen kimselerdi. Bunlar, İzmir’deki ihracatçı komisyoncudan aldıkları toplu avansı ürün zamanından önce küçük üreticilere dağıtır ve ürün zamanında da bunların incirlerini işbirliği içinde oldukları komisyoncuların mağazalarına getirip sattırmaya aracılık ederlerdi. Deveci incir piyasasında fiyatların yükselip azalmasından kesinlikle sorumlu değildi. O emanetçiydi. Ve satılan malı üzerinden okka başına belirlenmiş bir ücret alırdı. Aydın Kooperatif İncir Müstahsilleri Anonim Şirketi kurulmadan önce, deveci bir kantar incirde(yaklaşık 57 kg’da)yedi kuruş altın para alırdı(114).

Deveci ağası üreticinin malını teslim alan, miktarı ve cinsi hakkında sorumluluk kabul etmeyen bir emanetçidir. Bu ağalar da incir üreticisi olduğundan, kendi malları da emanet mallarla birlikte İzmir’e gönderilir. Komisyoncunun mağazasında ağanın kötü malının köylüye, köylünün iyi malının ağaya ait olduğunu göstermeye engel hiçbir neden yoktur. Böyle bir durumu engellemek için hiçbir önlem alınmamış hatta düşünülmemiştir. Ağanın haysiyeti miktar, kalite, tutar konularında bir soru sorulmasına engeldir. Üretici köylünün, teslim ettiği miktar ve cinsi hakkında emanetçiden başka bir şey olmayan deveci ağaya kesin bir güveni olması ve bu konularda hiçbir şekilde şüpheye düşmemesi esastı(115).

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.