Takip Et

TARIM İŞGÜCÜNÜN GEÇİCİLİK VE MEVSİMSEL ÖZELLİKLERİ

Tarımda çalışan nüfus ile ilgili olarak ilk ve en önemli sorunlardan birisi genç nüfusun başka sektörlere kayması ve tarımda çalışan nüfusun yaşlanmasıdır.

Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımının yapıldığı 1927 yılında; her dört kişiden biri kentlerde yaşarken, 2000 yılında Türkiye’nin kent nüfusunun toplam nüfusa oranı %65’ler düzeylerine ulaşmıştır. Başka bir deyişle Cumhuriyet’in başında %75 düzeyinde olan kırsal nüfus 1950’lere kadar sabit kalmış, bu tarihten sonra kentlere doğru hareketlilik başlamış ve özellikle 1980 sonrası dönem içerisinde kırsal nüfus mutlak azalma eğilimine girmiştir.

Tarımda istihdamın çalışma zamanına göre dağılımı incelendiğinde, istihdam edilenlerin %27’sinin yarı zamanlı, %73’ünün ise tam zamanlı istihdam olduğu görülmektedir. Tarımsal istihdamda istatistiklerden daha büyük bir orana sahip olan mevsimlik tarım işçilerinin tarımsal faaliyetlere konu olması 1950’li yıllarda Çukurova’da pamuk üretimiyle başlamış ve bugün Türkiye genelinde neredeyse bütün ürünlerin hasat dönemlerini içine alan bir faaliyet alanıyla devam etmiştir. Bu doğrultuda mevsimlik tarım işçilerinden, gezici-geçici ve yerel-yabancı tarım işçileri olarak bahsetmek mümkün olup, ortakçılıktan mevsimlik tarım işçiliğine doğru da kitlesel bir yer değişikliği söz konusudur.

Nüfustaki mutlak azalışlar göç dalgasını da beraberinde getirmiştir. 2013 yılında uygulamaya giren 6360 sayılı Yasa uyarınca yapılan idari bölünmüşlük sonrasında, bu yıldan itibaren bir önceki yıla göre “il ve ilçe merkezleri” ile “belde ve köyler” nüfuslarında büyük farklılıklar meydana gelmiştir. Bu idari bölünüş değişimiyle 2012 yılında %22,7 olan kırsal nüfus 2013 yılında %8,7’ye inmiş ve 2018 yılında %7,7 seviyelerine gerilemiştir.

Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Orta Anadolu Bölgelerinde yaşayan insanlar, genellikle aileleriyle birlikte, yılda ortalama 3-4 aylığına; pamuk, fındık, tütün, çay, üzüm, havuç ve şeker pancarı tarımının yoğun olarak yapıldığı Çukurova, Karadeniz, Ege, Marmara ve İç Anadolu Bölgelerine; ekim, dikim, çapa, sulama ve hasat dönemlerinde göç etmektedirler (Öz ve Bulut, 2013).

Türkiye’de kırsal alanda yaşamlarını devam ettiren topraksız çiftçiler ve parçalı-küçük arazi yapısına sahip işletmeler kendilerine yeter konumda değillerdir. Mevcut bu iş gücü potansiyeli daha çok mevsimlik gezici-geçici iş gücü olarak tarımsal üretimde istihdam edilmektedirler. Tarımsal faaliyetler konusunda bilgi sahibi olan fakat yeterli arazisi olmayan birçok aile, geçimini sağlayabilmek amacıyla daha fazla tarımsal iş olanağı bulunan yörelere işçi olarak gitmek durumunda kalmaktadır (ÇSGB, 2010).

Tarımdaki 5,3 milyon istihdam dikkate alındığında ülkemizde tam rakam bilinmemekle beraber 750.000 ile 1.250.000 arasında mevsimlik gezici tarım işçisinin varlığından söz edilmektedir (ZMO, 2015). Tarımda çalışan iş gücünün en önemli sorunlarından biri gezici-geçici tarım işçilerinin çalışma koşulları ve iş gücünün kayıt dışı faaliyetleridir. Konuyla ilgili 24 Mart 2010 tarihli ve 27531 sayılı Başbakanlık Genelgesi’nde belirtilen il ve ilçelerde kurulacak “Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri İzleme Kurulu” marifetiyle bu konunun takibinin yapılması ve il düzeyinde alınacak önlemler önem taşımaktadır.

Tarım işçilerinin kayıt dışı ve kontrolsüz olmasından kaynaklanan nedenlerle çalışma alanlarının ve çalışma şartlarının belirlenmesine yönelik herhangi bir yasal düzenleme yoktur. Mevsimlik tarım işçilerinin çalışma şartları tarım aracıları ya da yerel adlarıyla elçi/dayı başı tarafından belirlenmektedir. Mevsimlik tarım işçilerinin çalışma ve yaşam koşullarına, ücret oluşumuna, sosyal korunmalarına ilişkin söz hakları bulunmamaktadır. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.