Takip Et

TÜRK TARIMI VE DIŞ REKABET ŞANSI

Yakın zaman tarihini incelediğimizde, devlet politikası olarak ne zaman başta AB olmak üzere batılı gelişmiş ülke birlik ve bloklarına katılmak için çaba sarf etsek, bu çabadan öncelikle tarım sektörü zarar görmektedir.

AB ve DTB Tarım Anlaşmalarına göre; kendilerince dünya ticaretini bozan destekleme politikalarına son verme anlayışı Türk tarımını doğrudan olumsuz anlamda etkilemiştir. Gerçekte ise içinde olmadığımız uluslararası bir yapının dayatmalarına boyun eğmiştik.

HGünümüzde ise Türkiye’nin dış ticaretinde konu olan ürünlerin miktarlarını etkileyecek yeni fiyat destek politikaları ve ihracat sübvansiyonlarını yasaklamak ve kabul edilebilir asgari bir düzeydeki mevcut iç piyasa desteklerini bir takvim içinde indirmek gibi ağır hükümler getirilmekteydi.Bu kısıtlamalar günümüzde kısmen sürmekte de olsa daha çok AB mevzuatı ve ikili ilişkiler düzeyinde kalmaktadır.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin çok uzun yıllardır tarım sektörlerini ihmal etmiş olmaları gerçeği aslında tarımdaki problemlerin temel kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır.Burada üzerinde durulması gereken nokta diğer sektörlerin-ulaşım,enerji,maden,mütaahitlik,turizm ve şehirleşme- tarım üzerinde oluşturdukları öncelik ve daha fazla destek alma çabalarının başarıya ulaşmasıdır.

Türkiye ve benzeri ülke yönetimlerince ekonomik gelişme için tek çıkar yol sanayileşme ve alt yapı eksikliklerinin giderilmesi olarak görülmüş ve sanayileşmeye öncelik verilirken tarım sektörü ise sanayi ile olan ilişkisine göre ya da arta kalan kıt ve eksik kaynaklarla yetinmek durumunda kalmıştır.

Diğer yandan gelişmiş ülkeler ise, tarım sektörlerini gelişmekte olan ülkelere karşı her zaman -anlaşmalarda öngörülenin aksine- aşırı bir dozlarda korumuşlardır. Bu yüksek korumanın sonucu olarak Türkiye gibi ülkeler dış baskılarla tarımsal desteklerini kısarak kendi çiftçisinin refahını önlemişlerdir.

Gelişmiş batı ülkelerinin, özellikle AB ve ABD’nin tarım politikalarının amaçları incelendiğinde; ülkelerinde zaten azalmış durumda bulunan tarım sektöründeki nüfuslarını aynı düzeyde tutmak,işletme başına düşen geliri artırmak,kendi çiftçisinin gelişmekte olan ülke çiftçileri ile rekabette üstün pozisyonlarını ve aynı nedenle tarımda çalışanlara diğer sektörlerdeki düzeyde gelir sağlayabilmek olarak ortaya konulmuş amaçları geliştirebilmek için hedeflenmiş amaçlar için politikalar geliştirmişlerdir.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki dış ticaret politikası esası olarak belirlenmiş bu çeşit uygulamalar, makro ekonomik düzlemde sürekli olarak ülkemiz aleyhine sonuçlar doğururken Türk çiftçisinin de dış rekabet şans ve gücünü kırmıştır.

Sonuç olarak bir örnek verecek olursak pamuk ithalat ve ihracatında üretim bölgemiz olan Söke ilçesi kadar pamuk üreten Yunanistan karşımıza ihracatçı ülke olarak yer almıştır.

Mercimek üretimi yapan ancak mercimek yeme kültürü olamayan Kanada Türkiye’nin mercimek ihtiyacını karşılayarak Türk mercimek tarımını bitme noktasına getirmiştir.

Bir hububat ülkesi olan Türkiye buğday,arpa ve mısırı kendi çiftçisine ürettirmek yerine ithalat yoluna başvurmuştur. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.