Takip Et

JEOTERMAL ENERJİ VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ BOR VE TARIM-3

Günümüzde tarımda verim almanın en önemli unsurlarından birisi sudur. Yetiştirdiğimiz pek çok ürün suya, fakat temiz ve bazı özellikleri olan suya ihtiyaç duymaktadır ki artık Orta Anadolu’da dahi hububatın bile yağmur dışında insan eliyle, sulamaya ihtiyaç duyduğu gerçeği ortada iken, her türlü tarla ve bahçe bitkisinin susuz yetişemeyeceği gerçeğini kabul etmemiz gerekmektedir.

Tarımsal üretim yapılırken toprak özelliklerinin yanında sulama suyunun özellikleri de dikkate alınmalıdır. Her su, sulama suyu olarak kullanılamaz. Sulama amaçlı kullanılacak sularda temel olarak tuzluluk, sodyum içeriği, bor ve bikarbonat iyonlarının düzeyi göz önünde tutulmalıdır. Bunun yanında suyun içindeki kimyasalların suyu kirletme oranları suları sınıflandırmamıza yol açmıştır. Örnek verecek olursak Büyük Menderes suları şu anda beşinci sınıf sudur ve hiçbir alanda kullanılamaz.

Pek çok kimyasallar suyun tuzlanmasına ve kirlenmesinde yol açarken karşımıza bazı kıstaslar çıkmaktadır:

Öncelikle suların tuzluluklarını ele alalım:

Sulama suları tuzluluk açısından 4 gruba ayrılırlar. Bunlar;

( C1 ) - 2.5 mmhos/cm’ den az : Tuzluluk çok az

( C2 ) - 2.5 – 7.5 mmhos/cm : Tuza dayanıklı bitkiler yetiştirilebilir.

( C3 ) - 7.5 – 22.5 mmhos/cm : Çok tuzlu, iyi drene olan düşük tuzlu topraklarda tuza dayanımlı bitkiler için kullanılabilir.

( C4 ) - 22.5 - mmhos/cm’ den çok: Çok az. Bu tür sular sulama amaçlı kullanılamazlar.

Meyve ağaçlarının tuza dayanımları genellikle azdır. Buna göre meyveler tuza hassas bitkiler sınıfına girmekte ve üzüm ve tüm üzümsü meyvelerin diğer meyvelere göre tuza daha dayanıklı oldukları görülmektedir.

Jeotermal akışkanlarda yüksek oranda sodyum ve benzeri bileşikler yer almaktadır ki, sulama suyuna ne kadar fazla jeotermal akışkan karışırsa suyun sulama suyu özelliğinden uzaklaşması gerçeği ortaya çıkmaktadır.

Eğer tuzlu jeotermal sıvı ile kirlenmiş su sulamada kullanılırsa; bitkilerde olumsuz etkiler meydana gelecektir. Sodyum ve klordaki gibi iyonları toksit (zehir) etkisinin direkt olmasıyla birlikte nem isteyen bitkilerin yaptığı ozmotik işlemi, toprağın tuzluluğunun artması olumsuz etkiler. Bazı ürünler, özellikle badem ve kayısı gibi çekirdekli meyveler; sodyum ve klor karışımlarına karşı çok duyarlıdırlar.

Yazımızın konusu olan bora gelelim.

Bor, ametal (metal olmayan) sınıfında B harfi ile gösterilen bir kimyasal elementtir. Aslında metal ile ametal arasındaki bir sınırdadır.

Bor ismi borun tuzu olan boraks sözcüğünden türetilmiştir. ABD, Şili, Arjantin, Peru, Bolivya, İtalya, Rusya ve Türkiye’de yüksek miktarda bor maden rezervleri bulunmaktadır. Türkiye’deki bor madenleri ki bunlar Dünya rezervlerinin %63’ü, dünyanın en büyük bor bileşiği tedarikçisi olarak bilinen Eti Maden tarafından işletilmektedir. Samsun’da bum kuruma ait bir boraks fabrikası mevcuttur. Türkiye rezervlerinin yüzde 37’si Bigadiç, yüzde 34’ü Emet,yüzde 28’i Kırka ve yüzde 1’i Kestelek bölgesinde bulunmaktadır. Bor, yeryüzünde toprak, kayalar ve suda yaygın olarak bulunan bir elementtir. Toprağın bor içeriği genelde ortalama 10–20 ppm olmakla birlikte deniz suyunda 0,5–9,6 ppm, tatlı sularda ise 0,01–1,5 ppm aralığındadır.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.