Takip Et

GDO BİLMECESİ

İki gün önce ulusal televizyonlarımızın birisinde GDO’lu gıdalarla ilgili tartışma programı vardı. Her alanda olduğu gibi GDO konusunda da toplum olarak düşüncelerimiz iki zıt kutuba bölünmüş durumda. Bir katılımcı olaya gıda güvencesi açısından bakarken diğer profesörümüz “Mısır İthalatçıları Derneği”nin temsilcisi edası ile GDO’ya sınırsız özgürlük istemektedir.

Daha önceki bir yazımızı tekrar yayınlayarak geldiğimiz noktaya dikkat çekmek isterim.

Okuyucularımız bilirler ki insan ve hayvan besini olarak insan eliyle yetiştirilen tüm gıdaların en normalinin Allah’ın yarattığı gibi olmasıdır.

Tarım açısından ise giyimden gıdaya kadar tüm üretilenlerin çiftçi açısından ekonomik olması bakımından türlerin ıslahı, doğru beslenmesi, zararlıları ile mücadele edilmesi, birim canlı ve alandan en yüksek verim elde edilmesi vazgeçilmez hedeflerdir. Bunun adına da modern veya teknik tarım adı veriyoruz.

Ancak yüksek verim elde ederken bazı kurallara uymak zorunluluğu da bulunmaktadır. İnsan hayvan ve bitkilerin sağlık ve geleceklerini tehlikeye atacak uygulamalara da müsaade edilmemesi gerekmektedir.

Bazı ülkelerde farklı uygulamaların bulunması bizim ülke, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve üreticiler olarak onların kötü örnek uygulamalarını uygulamamıza neden olmamalıdır.

Günümüzün en çok tartışılan konularından birisi de GDO… Yani “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar”

Bu konuya neden girdik?

Yine okuyucularımız bilir ki üretici ve üretici temsilcisi olarak bırakın GDO’ya taraftar olmayı tarımsal üretimde kimyasal zirai mücadeleyi en alt sınırda tutmayı hedefleyenlerdenim. Bu ölçüden hareketle ilçemde İyi Tarım ve Organik Tarım uygulamalarına elden geldiğince önderlik etmeye çalışmaktayım.

Bırakın insan gıdasını hayvan yemlerinde dahi bu iki uygulamanın hakim olması gerektiği inancındayım.

Bunun da ötesinde organik pamuğun üretiminin Türk Pamukçuluk sektörünün vazgeçilmez tercihlerinden birisi olacağı ve Türk pamukçuluğunu bekleyen en büyük potansiyel tehlikenin GDO’lu pamuk tohumlarının ülkemizde kullanılması olacağı kanaatindeyim. Ve GDO’ya şüphe ile yaklaşmaktayım.

Elimize postada “Koçan” adında bir dergi geçti.

Dergi, Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği’nin yayın organı durumunda…

Tabii ki her üretim grubunun kendi içinde örgütlenmesi, güçlenmesi, sektörünün amaçları doğrultusunda yayın ve üretim yapması en doğal hakkı.

Ancak dergiyi dikkatlice incelediğimizde tarımsal bir sektör dergisi olması yanında ağırlığını GDO’nun “meşrulaşması” yönünde algılar oluşturmaya yönelik bölümlerden de meydana geldiğini görmekteyiz.

Yazı Başlığı: Biyogüvenlik Kurulundan Yeni GDO izinleri…Bu bölümde hayvan yemi olarak kullanılan üç soya ve bir mısır çeşidine verilen izin ele alınmakta. Kurulun kararı tartışılmakta…

Dikkat çeken nokta da şu: Bu üç çeşit soya ve mısır hayvan yemi olarak kullanılmaya başlanacak, ancak izlenmeye devam edilecek. Risk halinde izin iptal edilecek.

Bunun anlamı şu şehir içme suyuna zehir karışma ihtimali yüksek olsa da sonuca varmak için öncelikle kaç kişinin zehirlenip öldüğüne bakalım… 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.