Takip Et

TARIMSAL KURAKLIK

İçinde bulunduğumuz yaz mevsimi gündüz sıcaklıkları açısından,ülkemizin pek çok yerinde rekor derecelere ulaştı.

 

Akdeniz,Ege,Güneydoğu Anadolu ve Trakya’daki sıcaklık yükselmeleri insan sağlığının yanında tarımı da olumsuz olarak etkilemekte.

 

Ege Bölgesinde özellikle Aydın ilinin doğu kesimlerinde Buharkent ve Kuyucak’ta 44,5 santigrat dereceler bu rekorlardan birisi.

 

Bunun yanında kuraklıkta ısı yükseklikleri ile beraber suların hızla buharaşması,yağış eksiklikleri de tarım için başlı başına birer sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Yakın zamanların ilk örneğini 2007 yılında gördüğümüz kuraklık olgusu 21. yy’da beklenen ve en kötü senaryolara göre 70-75 yıl sürmesi beklenen iklim değişikliği ve kuraklık, küresel ısınma ve kuraklık kaynaklı afetleri sonucunda, büyük oranda ürün kalite kayıpları ve rekolte eksiklikleri meydana geleceğini tahmin etmek hiç de zor olmayacaktır.

 

Yakın dönemlerde Türkiye’deki kuraklık olaylarının en şiddetli ve geniş yayılış olanları, 1971-1974 dönemi ile 1983, 1984, 1989, 1990, 1996 ve 2001 yıllarında oluşmuştur (Türkeş, 2003).

 

2001 sonrası dönemde (Kasım 2001-Kasım 2006) genel olarak normal sınırlarında ve normalin biraz altında ya da üzerinde gerçekleşen yağışlar, ne yazık ki 2007 kış, ilkbahar ve yaz aylarında Türkiye’nin birçok yöresinde uzun süreli ortalamaların altında kalarak yeni bir meteorolojik kuraklık olayları dizisinin yaşanmasına ve bunlara bağlı olarak da tarımsal, hidrolojik ve sosyo-ekonomik kuraklıkların (örneğin, sırasıyla, tarımsal ürün kayıpları, yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının zayıflaması ve yetersizliği, İstanbul ve özellikle Ankara gibi bazı büyük kentlerde içme suyu sıkıntısı ve su kesintilerinin yaşanması, vb.) oluşmasına neden oldu.

 

Bu nedenle üreticilerimiz ve tarımsal planlama mercilerinin herhangi bir bölgede tarımsal faaliyette bulunmadan önce o bölgenin iklim yapısı ve üretim riskleri hakkında gerekli bilgilerin depolanması ve girişim anında uygulamada dikkat edilmesi bir zorunluluktur. Tarımı etkileyen en önemli meteorolojik faktörler yağış, sıcaklık, rüzgâr, nem, güneşlenme süresi ve şiddeti dikkat edilecek faktörlerin başında yer almalıdır.

 

DSİ verilerine göre Türkiye, coğrafik konumu ve yapısı nedeniyle çok farklı iklim bölgelerine ve mikroklima havzalara sahiptir.

 

İklim unsurları ve özellikle üretim miktar ve kalitesi üzerinde en büyük etkiye sahip olan yağış faktörü, büyük değişimler göstermektedir.

 

Türkiye’de yıllık yağış ortalaması 640 mm civarında olmasına rağmen yağış dağılımının düzensizliğinden dolayı birçok bölgede ve havzada su sıkıntısı ve kuraklık yaşanmaktadır. Bu ortalama yağışa karşılık olarak Türkiye üzerine yılda ortalama 501 milyar m³ su düşmektedir. Bu suyun 274 milyar m³’ü buharlaşma ile atmosfere geri dönmekte, 41 milyar m³’ü sızma ile yeraltı suyu depolamalarını beslemekte, 186 milyar m³’ü ise akışa geçmektedir. Komşu ülkelerden doğan akarsular ile yılda 7 milyar m³ suyun ülkemiz su potansiyeline dahil olduğu hesaba katılarak toplam yenilenebilir su potansiyelimiz brüt 234 milyar m³ olmaktadır.

 

Türkiye’nin birçok bölgesinde etkili olan bu kuraklık olaylarının ve su sıkıntısının, sulamayı, içme suyunu, öteki hidrolojik sistemleri ve etkinlikleri içeren su kaynakları yönetimi açısından da kritik bir noktaya ulaştığı gözlenmektedir.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.