Takip Et

Aydın ili ve jeotermal gerçeği-17

Aydın’da Büyük Menderes’in kuzeyinde yer alan bütün ilçelerde yer alan jeotermal alanlarla ilgili olarak halkın ve çiftçilerin en önemli şikâyetleri haklı olarak jeotermal faaliyet ve tesislerin çevreye ve tarıma verdikleri zararlardır.

Bu zararların önlenemeyişinin en önemli nedeni yasaların yetersiz, yönetmeliklerin halktan ve çiftçiden yana değil, jeotermal imtiyaz sahibinden yana olmasıdır. Yasaların tam olarak uygulanmaması ve denetimlerin yetersizliğidir.

Zaten yasaları çıkarmada ve uygulamada batı ülkelerine göre geç kalmışız.

Dünya’da ilk olarak 1969 yılında ABD’de çevreyi korumak amacıyla birçok yasal düzenlemeler oluşturulmaya başlanmıştır. Ülkemizde ise çevre konusundaki ilk ciddi düzenlemeler 1983 yılında Çevre kanununun çıkarılması ile başlamış, belirli bir proje veya uygulamanın, çevre üzerindeki önemli etkilerinin belirlendiği bir süreç olan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) ile ilgili yönetmelik ise ancak 1993 yılında çıkartılabilmiştir.

Ülkemizde yüzyıllardır jeotermal kaynaklardan değişik adlar altında herhangi bir ruhsat aranmaksızın yararlanılmıştır. Bu kaynaklarla ilgili ilk hak verme işlemleri, uygun ve yeterli bir mevzuatın olmadığı 1900’lü yılların başlarına doğru bazı padişahların fermanları ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk’ün vermiş olduğu bazı imtiyazlar ile başlamıştır. Daha sonra Bakanlar Kurulu kararı ile bazı jeotermal kaynaklar ve mineralli sulara bazı kişi ve şirketlere işletme imtiyazları verilerek sürdürülmüştür. Jeotermal kaynaklarla ilgili uygulanabilir ve yasalara dayalı düzenlemenin olmadığı cumhuriyetin ilk yıllarından bu güne, jeotermal zenginliklerden bilimsel ve teknik olarak tüm özelliklerine dayalı faydalanmadan ziyade, kamu yararı gözetilerek özellikle ılıca/kaplıca ve içmece amaçlı geleneksel/klasik şekilde yararlanılmıştır.

Jeotermal enerjinin ve kaynaklarının önemi ve değeri anlaşıldıktan sonra jeotermal enerji ve kullanımıyla ilgili olarak hukuki konularda önemli mevzuat sorunları yaşanmaktaydı. Jeotermal enerji kaynakları uzun yıllar Maden Kanunu kapsamında yer almış ve ilk defa 2007 yılında 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu ile “jeotermal” kelimesi bir kanun adında kullanılmıştır. Fakat bu Kanun’la da jeotermal kaynaklar ve doğal mineralli suların niteliklerinin farklılığı göz önüne alınmadan tek bir yasa ile düzenlemeye gidilmiştir. MTA bürokrat ve mühendislerince hazırlanan ve doğrudan bu kurumun ve mensuplarının görüşleri doğrultusunda hazırlanan bu yasa, Jeotermal ve doğal mineralli su kaynaklarının etkin bir şekilde aranması, araştırılması, geliştirilmesi, üretilmesi, korunması, bu kaynaklar üzerinde hak sahibi olunması ve hakların devredilmesi, çevre ile uyumlu olarak ekonomik şekilde değerlendirilmesi ve terk edilmesi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemek amacıyla çıkarılmıştır.5686 sayılı kanunun uygulanmasına dair usul ve esasları belirten ve 2007 yılı Aralık ayında çıkarılan Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nde de durum farklı değildir. Yönetmelik verimlilik ve geri dönüşümün sağlanmasına, kaynakların etkin kullanımına denetimine uygun hükümleri içermediği gibi çevresel konularda da çok net ve açık tabirler yer almamaktadır. Genelde çevre mevzuatına uygun olmak ve çevre limitlerini aşmamak gibi genel ibareler kullanılmakta olup net olarak ilgili kanunlardan bahsedilmemektedir.

Yasanın pek çok eksik ve yanlışı bulunmasının olumsuzlukları önce anlaşılamamış, jeotermal faaliyetler ilerledikçe, tesisler kuruldukça çevreyi ve tarımı rahatsız ettikçe tepkiler yükselmeye başlamıştır.

İlk tepkiler TMMOB ‘dan yükselmiş, yasanın uygulanabilirliğinin olmadığı, sadece imtiyaz sahibi şirketleri kolladığı, 5685 Sayılı Yasanını ihlali halinde hafif para cezaları ile ilgili müeyyidelerin yetersiz kaldığı ortaya konulmuştur.

5686 sayılı yasanın başta Çevre, Zeytincilik, Toprak koruma gibi yasalarla çelişen ve o yasaların hükümlerini hiçe sayma durumlarında uygulanacak cezalar son derece komik para cezaları olması bazı imtiyaz sahibi bol paralı şirket ve holdingleri hem cesaretlendirmiş, hem şımartmış hem de çevreye, insana, toprağa, suya, havaya ve tarıma saygısız hale getirmiştir.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.