Takip Et

YİNE ZEYTİNCİLİK YASA TASARISI

Tekirdağ ve Kuzey Marmara’dan başlamak üzere önce sahiller boyunca GAP’a kadar, daha sonra da akarsu boylarına ve denizlere uzanan dağlar boyunca İç Ege, İç Akdeniz ve hatta Eskişehir’in dar bir alanına kadar uzanan coğrafyamıza en yakışan ağaç zeytindir.

Zeytine boşuna “ölmez ağacı” dememişler bir kayın, bir çınar kadar uzun ömrü vardır.

Meyvesini ve gölgesini 25-30 kuşak taşıyabilmektedir. Bırakın insan neslini, kurdun kuşun neslinin devamında sürekli enerji üreten besin maddelerinin başında gelmektedir.

Şu yeni “zeytincilik yasa tasarısı” güçlü bir engelleme olmazsa yarın TBMM gündemine gelecek.

Yasayla getirilen değişikliklere geçmeden önce zeytinciliğimizin durumuna bir bakalım:

“Türkiye’de yaklaşık olarak 825 bin hektarda zeytin yetiştirilmektedir. 165 milyon zeytin ağacımız var. Bu alanlara toprak işlemeli tarımın yapılamadığı yerler de dâhildir. Zeytin sayısında iddialıyız. Ancak ağaç ve dekar başına verimde oldukça geride kalmışız, diğer zeytinci dünya ülkelerinden.

 

MADEN LOBİLERİNE HİZMET

Birileri hala, zeytinimizin çokluğundan bahsetmek sureti ile saçmalamaktadır. Bu saçmalıklar ise doğrudan enerji- maden lobilerinin çıkarlarına hizmet etmektedir.

Çünkü özellikle Batı Ege ve Güney Marmara’da maden alanları zeytin ağaçlarının altındadır. Aydın ve Manisa’da ise jeotermal imtiyaz sahaları içinde bol miktarda zeytinlikler yer almaktadır.

Türk vahşi kapitalizminin özgün temsilcileri olan maden- enerji lobileri, para taşan kasalarına daha çok para koyabilmek için karşılarında en büyük engel gördükleri, 1939 yılına ait “Zeytinciliğin Korunması” ile ilgili yasayı yok etmeyi kafalarına koymuşlar.

 

YUNANLILAR ZEYTİNLİKLERİ YAKTI

Bunun için de TBMM’yi ve milletvekillerinin iradelerini kullanmak istemektedirler.

Madencilerin ve enerji sektörünün sicili ortada.

Cumhuriyet tarihi boyunca zeytine, incire, tarıma , çevreye, insana,hayvana en büyük zararı bu iki sektör vermiştir.

Kaz dağlarının yeşilliği, madenciler tarafından yok edilmektedir. Manisa’da, Alaşehir/Alkan’da ateşin yakamadığı o güzelim üzüm bağlarını jeotermalin ateşi yakmıştır. Aydın’da incir ve zeytin alanları üç defa daralmaya gitmiştir:

1-Yunanlılar kaçarken zeytin ve incir bahçelerini kesip yaktıklarında,

2-1943 yılı kışında yaşanan korkunç soğuk sonunda,

3- Jeotermal sistemler Aydın ovalarına Buharkent-Söke arasına tesislerini kurmaya başladıklarında.

Soğuğa karşı o günün teknolojisinde yapacak fazla bir şey yoktu.

Yunan’ın Türk’e düşmanlığının bu şekilde tezahür etmesi gayet normaldi.

Peki jeotermal lobisinin ve jeotermal imtiyaz sahiplerinin para hırsı uğruna bu düşmanlığının ”Zeytincilik Yasası” nı kaldırmak isteyeler için bir anlamı yok mu?

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.