Takip Et
  • 30 Mayıs 2014, Cuma

Dağlarına bahar gelmiş memleketimin

Bu yıl bahar erken geldi. Hatta hiç kış olmadı desek yeridir. Çocukluğumuzda şöyle bir tekerleme vardı:

"Nisan, mayıs ayları

Gevşer gönül yayları

Kalplere vur bir zımba

Rumbada, rumba"

İnsanlar baharda açan çiçekler gibi açılıyor saçılıyor, şiirler, şarkılar söylemek ve coşmak istiyor. Ne diyor Ahmet Arif Usta:

“Haberin var mı taş duvar?

Demir kapı, kör pencere

Yastığım, ranzam, zincirim

Uğruna ölümlere gidip geldiğim

Zulamdaki mahzun resim

Haberin var mı?

Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş

Karanfil kokuyor cigaram

Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...”

Evet bu yıl bahar erken geldi. Zaten erikler erken çiçek açtığında, kirazlar çiçeklendiğinde baharın erken geleceği belli olmuştu.

Baharın geldiğini kuşların çoğalmasından da anlayabilirsiniz. Yılmazköy'den, Paşayaylası'na çıkarken bir doğayı izleyin. Kuşlar suyun bir başından elmanın dallarına, kara yemişin dallarına oradan akasyaların dallarına ve yeniden uçup geliyorlar suyun başına, başlıyorlar muhabbete, kıkırdamaya, kikirdemeye, şarkı söyleyip, cilveleşmeye. Kimi sanki boya sürüyor renksiz kaşına, kimi sanki eş aranıyor. Kimi taş üstünde gagasını tarak gibi kullanıp saatlerce taranıyor.

İşte erguvanlar kısa ömürlü çiçeklerini açtılar. İşte karıncalar göründüler. Hiç karıncaları gözlemlediniz mi? Bir küçük yuva ağzının çevresinde yüzlerce karınca, kimi ortak malları elden ele aktarıyor, kimi ıslak yiyeceğini aydınlık bir yere taşıyor, kimi nereden bulunmaz bir buğday tanesine yapışmış sürüyor. Kimi de işinin başına hızla yürüyor. Bahar gelince bul bir karınca yuvası, karıncalara saatlerce bak. Hiçbir kederli hallerini göremezsin, hiçbir eziklik, yenilmişlik, umutsuzluk hali, terkedilmişlik, gariban bir tavır izleyemezsin karıncalar temiz ve asil yaratıklar. Çünkü çalışkanlar, sürekli çalışıyor ve gayret sarf ediyorlar.

Bahar gelince şu bizim Aydın’ın Beşparmak dağları, Başçayır, Paşayaylası'nın zümrüt yeşili tepelerinde akasya ağaçları, çok çetin rüzgarlara, kara, tipiye, dona, karayele, poyraza dağ gibi dayanıyorlar. Fakat bahar gelince ve akasyalar çiçek açınca bu kocaman akasya ağaçları insanlar gibi nazikleşiyor, romantik uysallığa bürünüyor.

Akasya çiçeklenince dayanamazsın, çökersin ağacın altına saatlerce oturursun, doyamazsın, sanki akasyaya aşık olursun bir de türkü tutturursun:

“Yar yolunu kolladım

Ona beyaz mendil salladım

Akasyalar açarken

Yarimle biz otururuz diz, dize

Sevişiriz göz göze

Akasyalar açarken...”

Neyse buralara bahar her yıl geliyor, bu seneki gibi çok önceleri geldiği de oluyor. Bu bereket bu uyanış ve bu yenileniş... Yeryüzü ile gökyüzünü dengeliyor.

Şeftali ağaçları, incir, hurma, dut, ayva, muşmula (yeni dünya) vişne ağaçları ve üzüm asmaları sıralarını bekliyor. Sanki onlar baharın geldiğinden habersizmiş gibi duruyor, belki de naz yapıyor, kapris yapıyor.

Güller kızılımsı yapraklanıyor, ortancalar uç veriyor, papatyalar papatyalandı. Menekşeler, menekşelendi. Mor salkımlar, kamelyalar, açelyalar bahara iyi ki geldin diyorlar. Aklıma bahar ile ilgili yüzlerce şiir ve şarkı geliyor. Hani yazımın başında belirttiğim gibi şiir söylemek, şarkı söylemek geliyor insanın içinden baharda...

Yazıma bir şiir ve bir bahar şarkısıyla son vermek istiyorum:

“Pülümürün bir dağ köyünde bir bahar günü gördüm onu,

Yaşını sordum biz giz gibi güldü,

Kimi seksen dedi köylülerden, kimi yüz

Yüzüne baktım, bir giz gibi güldü.

Bir asa vardı elinde, bir solmuş krallığın

Kadifeden harmanisi üzerinde

Bir Hititliydi o, bir Selçukluydu

Bir Ermeniydi, bir Kürttü

Zamanı onda yitirdim ben

Yitik zamanlara onda eriştim

En soylu yoksulluğun döşeli sarayında

Bir taç gibi kondu başıma

Türkiyeliyim…

Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mu hiç?

Çılgın gibi koşarak kırlara uzandın mı hiç?

Bir his doğup içine uçuyorum sandın mı hiç?

Geçen günlere yazık etmişsin gönül sen

Öyleyse hiç sevmemiş, sevilmemişsin gönül sen

Albümdeki o resme bakıp da ağladın mı hiç?

Mazide ki günlere kalbini bağladın mı hiç?

Geçen günlere yazık etmişsin gönül sen

Öyleyse hiç sevmemiş, sevilmemişsin gönül sen"

Düşünceler, fikirler ayrı olsa da hatta çatışsa da birbirini seven ve sevilen bir Türkiye halkları özlemiyle hepinize baharda neşeli, bol güneşli hafta sonları diliyorum değerli Denge okurları...

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.