Takip Et
  • 4 Ağustos 2017, Cuma

İkileme ve aynen…

"İkileme anlatım gücünü artırmak anlamı pekiştirmek ve kavramı zenginleştirmek amacıyla ya aynı sözcüğün tekrar edilmesi ya da anlamları birbirine yakın, yahut karşıt olan veya sesleri birbirini andıran iki sözcüğün yan yana kullanılması olarak tanımlanıyor.

 

Başka bir deyişle aralarında anlam ya da ses yönünden benzerliklerin olduğu aynı cinsten veya gruptan en az iki kelimenin tekrarlanmasıyla oluşan sözcük gruplarına ikileme adı veriliyor.

Aynı, yakın ya da zıt anlamlı iki veya daha çok kelimenin bir tek kelime gibi anlam göstermek üzere yan yana gelmesi durumuna ikileme deniyor.

 

Böyle durumlarda ikinci kelime pek anlam ifade etmese de kafiye oluyor sadece. Ev dediğimizde tamam da mev açıktan açığa adam sende der gibidir mesela. Kitap somuttur, gözle görülür ve elle tutulur. Lakin mitap boş versene diye fısıldar sanki… Birinci sözcükler olmazsa ikinciler tek başına bir anlam taşımıyor.

 

“Meferandum, möstermelik, memokrasi, madalet, marafsızlık, munutulmuş, manayasa, mikaye, metice, mazık gibi… Birinci kelime olmayınca ikinci kelime sanki hiçbir şey ifade etmiyor. İktidar güçlü karizmasını yitirip miktidar şeklinde hafifliyordu. İkinci sözcüğün hafifliğine gizlenmiş bu garabet için kader-mader, talih-malih deyip geçelim mi? Yoksa ikilemeyi hiç kullanmayalım mı?

 

Son yıllarda resmen gıcık olduğum birkaç kelime var: malum, ayneeeen, yani…

Hatırlarsanız zaman zaman bu konularda yazıyorum. Hatta “Kelimeler kelimeler” başlıklı yazım AGC’den ödül almıştı. Bu kelimelere gülüyordum. Fakat artık gülecek yanı kalmadı, günlük dile iyice yerleşti. O kadar yerleşti ki artık dublajlı filmlerde bile sürekli karşımıza çıkıyorsa ben artık pes ediyorum arkadaş.

 

Aynen ile bu kadar sarıp sarmalamışken artık bu konuyla dalga geçebileceğimizi zannetmiyorum.

 

Yine de ısrarcıyım bu kadar “aynen” dememeli.

 

Üstad Erkan Yolaç evet-hayır yarışmasını yapmayı sürdürüyor olsaydı “aynen-hayır”a çevirmek zorunda kalırdı.

Sadece evet de değil, mesele “benziyor” ,“andırıyor”, “katılıyorum”, “katılmıyorum”, “biliyorum”, “onaylıyorum” yok artık AYNEN var. Resmen Türkçe kelimelerin yüzde 50’sini “aynen” ve “sıkıntı yok” ile değiştirince birbirimizle anlaşacak seviyeye geldik! Peki ne yapabiliriz? “Aynen” komasına girmekten nasıl kaçınabiliriz?

 

Aynen yerine evet diyebiliriz, tabii diyebiliriz her aynen değişimizde kumbaraya 5 atarsanız yıl sonunda yüklü bir miktar sizi bekliyor olabilir.

 

Birde ŞUAN diye bir kelime çıktı, elbette fark etmişsinizdir. İçinde bulunduğumuz anı tanımlayan bu uydurma kelime watsapp gruplarından gazetelerdeki haberlere, televizyonlardaki alt yazılara kadar bir salgın gibi yayıldı. Bu tip hataları yapanları uyaranlar “Ay sende çok gereksiz şeylerle uğraşıyorsun” tepkisiyle karşılaşıyorlar. Belki kimileri için çok gereksiz ama bir dil böyle bozuluyor ve yok oluyor.

 

Birileri ŞUAN yazdıkça Türkçesine özen gösteren diğerleri “Tik” sahibi oluyor sinirden… Kaşı gözü ayrı atıyor, gözlerine perde iniyor yapmayın, etmeyin “ŞU AN” demeyin.

 

İnsanların kullandığı kelimeler, dilini kullanırken gösterdiği özen, dilbilgisi hassasiyeti kendisine dair çok şey söylüyor.

Twitter gibi iş kişisel mailler gibi Facebook gibi kendimizi sözcüklerle ifade ettiğimiz her yerde karşı karşıya bulunduğumuz insanlara ilgili fikir sahibi olabiliyoruz.

 

Aslında güzel bir imkan, bunların hiçbirini konuşmadığımız yıllarda sosyal ilişkilerimiz biraz rastgele ve şansa ilerliyormuş. Teknolojinin bu benzersiz imkanından faydalanmak lazım…

 

“Ayneeen”e alıştık “ŞUAN”a alıştık kelimelere bitişen bağlaçlara, soru eklerine alıştık hatta “Tuvalet nerede?” diye sorduğumuzda “Lağoboğu” mu?” diye düzeltenlere alıştık… Kurduğu üç cümleden biri “sıkıntı yok” olanlara alıştık…

Robert DE Niro’nun “aynen” demesine alıştık. Süper kahramanların dünyayı “Aynen” diye diye kurtarmasına alıştık.

Fakat şu “adamlık” kelimesine alışamıyoruz kardeşim! Biliyorsunuz son olarak Arda ve Farih Terim hocada “adamlığından” vazgeçmeyeceğini belirtti. Her türlü ümük sıkarım diyorlar yani beni kızdırmayın diyorlar. Dünya üzerinde haklı olduğunu düşünen herkes ümük sıksın öyleyse. Hep birlikte birbirimizin boğazına yapışalım. İnsanlığın ilk dönümlerine gidelim, “ümük sıkan kazansın!”

 

Şimdi “adamlık” derken özü sözü bir olan dürüst yumruğunu masaya vurdu mu ses getiren adeta bir Hulusi Kentmen veya Yılmaz Güney’den bahsediyoruz.

 

“Adamlık” iyi özellikleri bünyesinde barındıran güçlü, kuvvetli bir adama işaret ediyor. “Bilim adamı” ifadesini artık “Bilim insanı” olarak kullanıyoruz biliyorsunuz. Peki bu “Adamlık” niye bu kadar yapıştı dilimize “iyi insanlık” deyince olmuyor mesela?

 

Adamlık özellikleri kadınlarda olunca onlara ne diyeceğiz. “Adam gibi kadın valla” mı diyeceğiz?

 

Kadınları figüranlık olarak gören bir zihin ürünü “adamlık” kullanmayalım kullananları uyaralım.

 

Bence herkese “iyi insanlık” yeter de artar.

 

Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.