Takip Et
  • 6 Mayıs 2016, Cuma

Tuncer Altıntaş Köşe

MÜJGANLA BEN AĞLAŞIRIZ…

Şenlik dağıldı, bir acı yel kaldı

Bahçede yalnız

O mahur beste çalar

Müjgân’la ben ağlaşırız

Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan kaldı ne hız

Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız

O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız

Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı

Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı

Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı

Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra

Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara

Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara

Geceler uzak hazırlık sonbahara...

 

Bu gün 6 Mayıs, bundan tam 44 yıl önce

Üç gencimiz Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan Hüseyin İnan

Hiç yok uğruna darağacına gönderildiler.

Yukarıdaki satırlar Atilla İlhan’ın güzel şiirinden alındı. Atilla İlhan’ın bu güzel şiiri daha sonra Ahmet Kaya tarafından bestelendi. Şiiri okurken ya da şarkı olarak dinlediğinizde adı geçen Müjgan hakkında ne biliyorsunuz? Büyük bir olasılıkla güzel bir kadın ismi olabilir mi? Olsa, olsa unutulmaz bir aşkın yitirilen güzeli mi? Bilemediniz.

İşte “Müjgân’la ben ağlaşırız” ve hüzünlü hikayesini Atilla İlhan anlatıyor:

“12 Mart 1971 sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk acı haberi, Deniz’lere kıymışlardı. Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı… Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra… Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm”.

“Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı, güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı. Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalarlardı. Gittiler akşam olmadan ortalık karardı. (6 Mayıs,1972)

Bir kadın ismi sanılan “Müjgan” eski dilde “kirpik” anlamına geliyor ve şairin “Müjganla ağlaşmak”tan ne söylemek istediği orada çözülüyor. Atilla İlhan 6 Mayıs 1972'de idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’a ağlıyordu.

Tarih: 10-11 Mart 1972

Yer: Türkiye Büyük Millet Meclisi

Konu: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamları görüşülüyor.

Başbakan Süleyman Demirel, Adalet Partisi milletvekillerinin önünde iki eli havada 'idamlara evet' işaretini grubuna veriyor arada bir başını arkaya çevirerek tüm milletvekillerinin ellerini kaldırıp, kaldırmadığına bakıyor. Oylama bitiyor. İdamlar Adalet Partisi milletvekillerinin oylarıyla kabul ediliyor.

Başbakan Süleyman Demirel, harp kazanmış komutanların edasında salonu terk ediyor. Yaşları 20-22 olan suçsuz gençlerin asılması için büyük bir gayret sarf etmiş ve amacına ulaşmıştı. Mutluydu, sevinç içindeydi.

O anı hiç unutamıyorum, yaşadıkça da unutacağımı sanmıyorum. Benim gibi düşünenlerin de bir hayli fazla olduğunu adım gibi biliyorum.

Yazdıklarımı ve anlattığım o günleri ancak 50 yaşın üstündekiler anlar ve hatırlarlar…

Dinimiz, ölülerin arkasından kötü konuşulmasına olumlu bakmıyor ve cevaz vermiyor.

Ama ya içimizdeki yangınlar… Onlar nasıl sönecek… Solcu gençler teker teker öldürülürken Ankara’da 7 genç telle boğulurken “Bana 'sağcılar cinayet işliyor' dedirtemezsiniz” diyen kimdi?

Yeğenleri Yahya Demirel hayali sunta kaçakçılığı yaparken, diğer yeğeni Murat Demirel Ege Bank’ın içini boşaltırken bu olayları eleştiren köşe yazarlarına “25 yaşındaki çocuklarla uğraşmaya utanmıyorlar” diyen fakat 20-22 yaşlarındaki çocukları idam sehpasında görebilmek için üstün gayret gösteren kimdi?

Bu millet ki ona “Baba” lakabını uygun görmüştü. Kirli babalar elbette var bunun için uzaklara gitmeye gerek yok, etrafımıza bakmak yeterli…

Fakat kavram olarak “babalık hiç bu denli kirletilmemişti!”

Bugün 6 Mayıs 2016 bundan tam 44 yıl önce yeni filizlenen üç gülfidanı kopartıldı. Çoğu kişi tıpkı benim gibi gülün solduğu akşamı unutmadı…

Erdal İnönü arkadaşlarıyla lokantaya gider. Garson gelir ve sorar ‘Ne yersiniz, ne alırsınız’ diye. Erdal İnönü yanıtlar: “Siz bir şey getirmeyin, biz birbirimizi yiyeceğiz…”

Aradan geçen onca zaman hiçbir şeyi maalesef değiştirmemiş. Türkiye hala kendi evlatlarını yemekle meşgul…

Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.