Takip Et
  • 13 Mayıs 2022, Cuma

GÖZDAĞI!

Şehirlerin de havası değişti insanların da. Hayattan şikayet ama müsriflik hat safhada. günde 7 milyon ekmeği sokağa atıyoruz. Kimimiz güzel evlerde kimimiz sokaklarda yatıyoruz. Hiç kimse ölüme ne kadar yaklaştığını hesaplamıyor. Var olanlarda para hesabı! Olmayanlar da ne manavı tanıyor ne kasabı… Gözlerindeki açlığın korkularını gösterenlere nanik çekenler var. Zaman arsız insanlar umarsız. Herkeste beleşe konma isteği. Terbiyesizliğin de kantarı kaçtı bencilliğin de. Başkalarının karısına kızına ‘yiyecekmiş gibi’ bakılıyor da sokakta yatan birine yan gözle bakılmıyor. Sanki bir kuru yaprak düşmüş ağaçtan.

Sosyal medyada vur kır parçala. Bir gözü öbür göze düşman etmenin linç orduları sahnede. Küçük şeylerle mutlu olan çocukları bile kaybettik, büyük yalanların ortasında! Eskidendi sevda dili… Merhametsizlik akıl almaz boyutta.

İstanbul'da yaşayan bir okul arkadaşım anlatıyor; ‘Hafta sonu çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği mahalleye gittim. Bakımsız evleri ve yüzleri solgun bilekleri jiletli gençleri görünce İçim sızladı.

Afganlar uyuşturucu pazarı kurmuşlar. Leblebi gibi sentetik uyuşturucu satılıyor ve imalatta evlerde yapılıyor. Çaresizliğe ve yoksulluğa karşı verilen mücadele yetmezmiş gibi yeni umutların el ve dil değiştirdiğini öğrendim. ‘Biz böyle bırakmamıştık buraları’ dedim. Ardından ‘Bu çukurları açanlar içlerine dolduracakları çocuklar bulmuş’ diye haykırdım.

Eskiden kitap okuyan arkadaşlarım bile ‘boşuna masal okuyorsun’ dediler. Neleri eskitmedi ki zaman ama zamanın çocukları bu kadar kolay harcamasına izin verilmemeliydi…’

Yaz mevsimine girerken yürekler de şaşırıyor mevsimleri. Denizler gel beni yaz diyor, oysa bakıyorum da ne denizler eskisi kadar mavi ne bulutlar beyaz! Çocukların ufku da güneşe kapalı, belli ki yine karamsar geçecek bu yaz!

Televizyonlar zehir kutusu. Sanatçı sayılıyor yeni yetme çaylaklar! Aylaklar artist oldu da paraya para demiyor artık. Yakışıklı ve güzel olmaktan başka hiçbir özellikleri yok…

Gerçek sanatın adı bile geçmiyor. O sayısız esprilerle donanmış ve hiçbir mesaj içermeyen yerli filmlere koşanlar, çocuklarını yakmış demektir. Haysiyete ayna tutan tiyatrolar güme gitti. O yüzden; ‘bir ülkede tiyatro biletleri, sinema biletlerinden çok satıldığı zaman insanlık ayağa kalkmış demektir.’ ‘Gittiler…’ Uçtu… Ne varsa, ne yoksa. Siyah beyaz öpüşleri kaldı. Desem ki, nereye, nereye? Çıkar mı sesim, duyarlar mı beni… Ben yalnızca şunu bildim; ‘ O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler… Geriye demirin tuncu, insanın puşttu kaldı.’

Evet gidenler gitti ama kendiliğinden gelmez güzellikler. Çağırmalıyız. Gök gürültüsü ne ki, hayatta hiçbir gerçek kuşlar kadar gürültü yapmaz insana! ‘UYANIN’ diye. Kuşların yaptığı gürültüyü bizler yapamıyorsak. Hiç korkmadan bağırmalıyız. Unutmayalım ki her haykırış kendi dağında yaralanır. Gözdağı’nda değil…

Yazılarımda zaman zaman şiirlere yer veriyorum ki yeni neslin ilgisini çekebilir miyim diye. Zira o kadar edebiyat yoksunu olarak yetişiyorlar ki…

Yazımı Necip Fazıl ustanın ‘ölüm güzel şey’ şiiriyle noktalıyorum.

Ölüm Güzel Şey

Ölüm güzel şey,budur perde ardından haber...

Hiç güzel olmasaydı ölürmüydü peygamber?...

Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun !

Ölümüde öldüren Rabbe secdeler olsun!

Kapı kapı, yolun son kapısı ölümse;

Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse!

O demdeki, perdeler kalkar, perdeler iner,

Azraile hoşgeldin, diyebilmekte hüner...

O dem çocuklar gibi sevinçten zıplar mısın?

Toprağın altındaki saklambaçta varmısın?

Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;

Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var.!...

Ufka bakarlar; ölüm uzaktamı uzakta...

Ve tabut bekler, suya inmek için kızakta.....

Sultan olmak dilersen, tacı, sorgucu, unut !

Zafer araban senin, gıcırtılı bir tabut!

Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.