Takip Et
  • 21 Aralık 2018, Cuma

GAZETE, DERGİ, KİTAPLAR VE BİZ

Bazı şehirlerimizde kitap fuarları açılıyor. Bu yıl ilk defa Aydın’da Belediye Meydanı’nda bir kitap fuarı açıldı Temmuz sıcağında girmemle çıkmam bir oldu, içerisi ter ve naylon kokusundan geçilmiyordu. 25 yıldır Aydın’da bir fuar alanına sahip çıkamadık. Temmuz sıcağında naylon çadırda fuar mı olur. Her sene, ‘Bu sene son’ diyerek getiriyorlar o naylon çadırı…

Her zaman söylüyorum, okumayı sevmeyen bir toplumuz. Adam her gün sigaraya 10-15 lira, alkole 150-200 lira verirken, bir lira verip yerel gazete almıyor. TÜİK araştırmaları, memlekette kitabın ihtiyaç listesinde 235. Sırada yer aldığını ortaya koyuyor. Her 100 kişiden 4’ü kitap okuyor (ki bence iyimser bir yaklaşım bu). Bir Norveçli her yıl kitaba 130 dolar harcarken bizde bu rakam 25 cent civarında, yani doların dörtte biri kadar.

Günde 6 saat televizyon seyrediyoruz, 3 saati sanal aleme gömüyoruz ama araştırmalara göre kitaba sadece bir dakika ayırıyoruz. Kitap okuma alışkanlığı toplumlar için bir nevi aynadır. Dışı kaba ve sert ama içi kof insan modelinin üretiminde kullanılan hammadde sistematik cehaletle elde ediliyor neticede... Akıllı telefonlar sanırım bizi aptallaştırdı. Teknolojinin gelişmesine karşı değilim ama teknolojinin, hele özellikle cep telefonlarının dijital esaret olduğu kanısındayım. Birçok kimse onu elinden bırakamıyor. Her an dünya ile bağlantıda olanları görünce komplekse kapılıyorum. Anladığım kadarıyla hepsi de hayati bir mesaj bekliyor.

Birçok ihtiyacımız onunla hallediliyor, gerekçesi pek inandırıcı gelmiyor. Akıllı telefon gündüzleri aklımızı, vaktimizi çalarken, eve dönüşte de esaret nöbetini televizyon kumandası alıyor. Zappink ile(Türkçesi geç geç) zaten vakit geçiyor ve gün-gece bitiyor.

Kitap okumaya ayırdığımız zaman bana biraz gerçekçi gelmiyor. Ben gene de o kadar karamsar değilim, yayın evlerini düşündükçe, okur sayısının arttığını umuyorum. Kitap fuarları doluyor. Acaba belli bir kesim mi kitap okuyor? Dar bir alanda mı ki dönüyor kitap alışverişleri? Fuarlar bu olanları yalanlıyor gibi…

Hemen hemen her belediye, her belde kitap fuarı açıyor. Gelin görün ki kaç evde kütüphane var? Anadolu’nun yoksul bölgelerine değil bu sitemim, ama kentli, büyük evlerde de kütüphaneye rastlamıyorum.

İnternet var mazereti de bir kandırmacadan ibaret. Yazı sabit kaynakla doğrulanmadıkça internet bilgileri benim için her zaman şüphelidir.

Tatil yörelerinde kitap okuyanların neredeyse sıfıra indiğini görüyorum. Başka ülkelerde aile bireylerinin hepsinin oyalanacağı kütüphanelerden biri bile ülkemizde maalesef yok. Akşam işinden çıkan biri bu tür donanımlı kütüphane olmadığı için kitap okumaktan yoksun kalıyor.

TÜİK raporunu hazırlayanlar acaba e-kitap okumalarını hesaba kattı mı? Bizde henüz bu okumaların yeterince gelişmediğini araştırmalar sonucunda öğrendim. Peki kitap okutmak için ne yapıyoruz? Hangi televizyon kanalında kitap programı var? Kitap ekleri olmasa medyamız kitap denilen bir maddenin varlığından haberdar dahi değil…

Çok kararsızız. Medya olarak popülerliğin peşine mi takılacağız, yoksa okurumuzu, seyircimizi kültürel açıdan yukarıya mı çekeceğiz? Bana kalırsa ilk şık seçilmiş durumda.

Kitap okutmak için ne yapıyoruz da kitap okunmuyor diye yakınıyoruz. Özeleştiriye bünyemiz dayanaklı değil, ayrıca bütünleyici kavramı bizden çok uzak…

Merak ediyorum, TÜİK’in başta yazdığım araştırmasına kaç kişi okuyunca üzülmüştür? Kitap fuarlarını takip etmeye çalışıyorum. Baktığım açı şuydu. İyi bir kitap okuyucusu ile kitap okuru olmayanı bir mağazaya çekmek için neler yapılmalı? Yapılanların yetersiz olduğu kanısına vardım. AVM’lere gelenler için bu çağrı daha da zorunlu. Çünkü AVM’ler dışındaki kitapçıların belli okurları vardır, oraya gelenler zaten alacakları kitapları seçmişlerdir. Vitrinin önünde duranlar da beğendikleri bir kitabı görürlerse içeri girerler. Cazibe nasıl sağlanır? İçeri girenleri bilgilendirmek için haftanın kitapları listesi yapılmalı görünür bir yere konulmalıdır. Bu liste sadece çok satanları içermemelidir. Bilineni tekrarlamanın bir anlamı yok.

Bir kurul yada belli bir kişi tarafından seçilen kitaplardan da okur haberdar olur. Artık vakti az olan bir okur kitlesine kitap okutacağız. Bunun dışında ödüllü kitaplar haftası yapılabilir, yerli ve yabancı ödüllerden bir köşe hazırlanabilir. Okurun merakı uyandırılabilir. İndirim haftası düzenlenebilir. Buraya ya belli konularda kitaplar seçilir ya da değişik türlerden seçim yapılabilir. İçeriye giren okur, kitapları karıştırabilmek için oturacak bir mekan bulmalı, kahve, çay içebileceği bir yer olmalı. Oysa bizim kitapevlerimizde sınıflandırılmış, durgun, soğuk raflar dışında okurla bir bağlantı kurulmuyor. Her aranan kitap, kitapevlerinde bulunmuyor. En azından bu kitapları kitap evlerine ısmarlamak mümkün olmalı. Devlet yayınlarının olduğu kitapevlerine hiç rastlayamadım. Türk Dil Kurumu’nun, Kültür Bakanlığı’nın kitapları kitapevlerinde yok. Belki internetten alabilirsiniz o da çok zor. Devlet kendi yayımladığı kitaplar için bir yayın ağı kurmalıdır. Eğer kitapevleri her kitabı bulundurmak istemiyorlarsa kitap kataloğu bulundurabilir. Katalogdan seçilen kitap sipariş edilen kitap okura getirtilir. Kitapevleri bu reformu yaptıkları oranda satışları artacaktır sanıyorum.

Hepinize iyi hafta sonları sevgili Denge okurları. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.