Takip Et
  • 5 Mart 2021, Cuma

BENZİNCİ KÖR HAFIZ

Önce yılların deneyimli gazetecisi değerli arkadaşım Esat Erçetingöz’ün haberine bakalım: “Kent kültürü adına önemli çalışmalar yapan İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kemeraltı çarşısının sembol isimlerinden Benzinci Kör Hafız’ın anısını bir heykelle yaşatıyor. 60 yıl boyunca Kemeraltı’nda çakmaklara benzin doldurarak yaşamını sürdüren Mustafa Ayrıközü’nün anısına yapılan ve Kemeraltı’nın Milli Kütüphane caddesi girişine yerleştirilen heykeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer tarafından törenle açıldı.

Törende kısa bir konuşma yapan Soyer, İzmir’i kimliğine uygun heykellerle buluşturmayı ilke edinen İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kemeraltı’nın sembol isimlerinden biri olmuş ve “Benzinci Kör Hafız olarak bilinen merhum Mustafa Ayrıközü’nü de unutmadı. 60 yıla yakın süre boyunca Kemeraltı Çarşısı’nın Hükümet Konağı girişinde hep aynı noktada çakmaklara ilk yıllarda benzin, sonraki yıllarda gaz doldurarak yaşamını sürdüren Benzinci Kör Hafız heykeli Kemeraltı’na ayrı bir ruh ve benlik katacak.

Kemeraltı sembol isimleriyle de önemli, görme engelli oluşu ve hakkında anlatılan hikayelerle Kemeraltı çarşısının sembol isimlerinden olan 1997 yılında hayatını kaybeden Benzinci Kör Hafız anısını yaşatmayı hedefleyen heykeli İzmir’li heykeltıraş Can Akdaş yaptı. Heykel, Kemeraltı’nın sadece tarihi yapılarıyla değil esnafı ve sembol isimleriyle de kent kültürünün önemli bir parçası olduğunu yeni nesillere aktarmayı hedefliyor. Heykel çalışması aynı zamanda kent aidiyeti insan-mekan ilişkisi ve vefa duygusuna atıfta bulunuyor. Orta yaş ve üstü İzmirlilerin hafızalarına kazınan Benzinci Kör Hafız’ın anısının yaşatılması için kent tarihçileri, sanatçılar ve esnaf temsilcileri yıllardır çağrıda bulunuyordu. Bizde bunu gerçekleştirmekten büyük bir onur duyduk dedi.”

Değerli arkadaşımın bu haberi beni yıllar öncesine götürdü. Babam Balıkesir’den Aydın’a tayin olmuştu. Eşyalarımızı bir vagona yükleyip devlet demiryollarına teslim etmiştik. Biz de ailecek İzmir’e gelmiştik. Babam gelin sizi Kemeraltına götüreyim demişti. Hükümet Konağının oradan Kemeraltına girdiğimiz de sağda Oska pasajının önünde yüzü delik deşik olmuş bir adam boynundaki asılı tablasıyla arkadan öne doğru sallanarak “çakmaklara taş, benzin “ diye bağırıyordu.

Babam “bu adamın iki gözü de görmüyor ama tüm paraları tanıyor, para üstü veriyor. Sesinizi veya isminizi bir kere duydumu bir daha unutmuyor.” Demişti. Bu kişi çok ilgimi çekmişti. Babamdan çakmağını istedim ve para aldım. Yanına gittim çakmağı uzattım, hoş geldin delikanlı dedi. Çakmağı doldurdu ve verdiğim paranın üzerini uzattı.

Sonraları zaman zaman Kemeraltı’na gider onu izlerdim

Bir gün gittim yanına oturdum, hayırlı işler diledim ve siz doğuştan böylemiydiniz dedim. Doğuştan değil dedi, geçirdiği kazalardan sonra böyle olduğunu söyledi, o kadar!...

Sonradan öğrendim ki o bir kahramanmış, ama bundan kimseye bahsetmiyordu. Sanırım çoğumuz da yaşam öyküsünün ne kadar maceralı ama bir o kadar da acı olduğunu bilmeden tanıyorduk O’nu…

Antep işgal edilince eğitimini yarıda bırakarak yardıma koşan yüzlerce tıbbiye öğrencilerinden biri de İzmir’li Mustafa Ayrıközü’ydü. Manastır doğumluydu. Ailesi İzmir’e göç etmişti. Beyrut’ta tıp okuyordu.

Şahin beyin müfrezesinde vuruşurken yüzünden yaralandı ve sağ gözünü kaybetti. O ilkel şartlarda tedavi imkanı yoktu. Bandajladı devam etti… Fransızlara esir düştü. Zaten yaralı olan sol gözü de görme yeteneğini kaybetti.

Vatan kurtuldu ama Mustafa için hiç kolay olmadı. İzmir’e döndü. Başkalarının yardımına koşan pırıl pırıl bir hekim olmayı hayal ederken, başkalarının yardımına muhtaç bir engelli haline gelmişti. Meslek yok, iş yok. Boynuna bağladığı işporta tablasıyla çakmaklara taş ve benzin satmaya başladı. 60 yıl… Dile kolay, 60 yıl boyunca, Kemeraltı çarşısının girişinde, Konak Sineması’nın bulunduğu Os-Ka pasajının önünde hasır taburesini koyar, çakmak gazının yanı sıra, ayna, tarak, çengelli iğne falan satardı.

Hiç evlenmemişti. Dolayısıyla çocuk sahibi değildi. İki gözünü kaybetmişti ama neredeyse tüm müşterilerini tanırdı. Çakmağını dolduracak olan kişi konuşmaya başladığında adıyla hitap edip “hoş geldin” derdi.

İzmir ve çevre iller onu Kemeraltı’nda 60 yıl aralıksız; yaz-kış demeden boynuna astığı tezgahıyla simgeleşen “Benzinci Kör Hafız” diye tanıdı ve sevdi, ama ne yazık ki bu yüce insana yaşarken yeterince sahip çıkılmadı.

Sağ iken sahiplenemediğimiz benzinci kör hafızı hiç olmazsa ölümünden sonra şereflendirdik!...

Hepinize iyi hafta sonları değerli Denge okurları.

Yazarın notu: Bu hikayeyi detaylı bir şekilde okumak isterseniz Yılmaz Özdil’in “Son Cüret” kitabına bakabilirsiniz. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.